Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Sezen Ünlüönen’i, kardeşi Selin Ünlüönen ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Ablam yazılarını yatağında yazıyor. Yata yata iki kitap yazdı diye bazen gülüyorum. Bilgisayarıyla çalışıyor genellikle, ikişer parmağıyla tıkır tıkır böyle yazdı kitapları!
Kardeşinizle yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Yazar kardeşi olmanın bir zevki, o bir şeyler yazdıkça, önce peyderpey, sonra hepsi birden olmak üzere ablamın yazdığı aşağı yukarı her şeyi okumak. Birikim’deki yazılarının da romanlarının da taslak hallerini gördüm, görüyorum. Ablam romanından parçaları arkadaşlarına da gönderiyor bazen. Yalnız çalışmanın zorluklarına karşı güzel bir yöntem. Ben doktora yapıyorum, ablam da benim tezimin çoğunu okumuştur. Edebiyatta ortak zevkimiz çok, o yüzden birimizin okuyup da beğendiği kitabı diğerimiz de okuyor. Ben onun sayesinde Yetişkinlerin Yalan Hayatı’nı okudum. Dawn Powell’ın New York hicvi A Time to Be Born’u da önce ben okudum, sonra ablam. Bir de salgın zamanı ikimiz de kendimizi çeşitli online okuma gruplarında bulduk, bunların bir kısmı müşterek. Buralarda okuduklarımızı da hem birbirimizle hem arkadaşlarımızla konuşmak tatlı geliyor insana. Ablamla Amerika’da aynı evde oturduğumuz için, iyi niyetli dedikoduya da uygun bir sosyalleşme.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Estağfurullah.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Ablamın çalışkanlığından, güzel disiplininden öğrendiğim bir şey var: İnsanın roman gibi uzun soluklu, kimsenin kendinden hesabını sormadığı bir işi bitirmesi için, o işi iyi kötü her gün yapması lazım. Yazılar kafada kurulduğundan çok kâğıt üstünde, yaza çize, sile karalaya bina ediliyor. Yani benim gördüğüm kadarıyla, ablamın yazı yazarken vazgeçemediği bir ritüelinden ziyade, vazgeçmediği bir yazı yazma ritüeli, alışkanlığı var. Yani ablamın, falanca marka dolma kalemim, özel çekilmiş kahvem olmadan asla yazamam gibi bir kaprisi yok. (Belki buna kapris diyerek ayıp ediyorum. İnsanı masanın başına oturtan türlü türlü huy olabilir, aslolan çalışmak deyip son lafımı geri alıyorum.)
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
Tanıl Bora’nın Hasan Ali Yücel biyografisini severek okudu. Avrupa Şark’ı Bilmez’i, “bak bak peki bunu anladın mı?” diye ara sıra bana da yüksek sesle okuyarak bitirdi. Woman in White’ı dinliyor bu sıralar, özellikle çamaşır katlamak gibi el oyalayan işlerle uğraşırken. Bir de benden yürüttüğü Illuminations’ı (Benjamin) okudu yakınlarda.
edebiyathaber.net (17 Haziran 2021)