Yazarın Odası: Ayşe Övür | Meltem Dağcı

Aralık 31, 2020

Yazarın Odası: Ayşe Övür | Meltem Dağcı

Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Ayşe Övür’ü, editör arkadaşı Sevrin Uysal ile konuştuk.

1)Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?

Ayşe’nin yazmak için seçtiği özel sabit bir mekânı ya da belirlediği özel bir zamanı yoktur. Evde kendisine ait bir çalışma odası ve masası bulunmasına rağmen yazılarının çoğunu salondaki büyük masada yazar. En çok dışarıda, sakin bir kafede ya da bir kütüphanede yazmayı sever. Yazarken çevresinde aşırı olmamak koşulu ile ses ve hareket olmasından da rahatsız olmaz. Örneğin, televizyonun açık olması ya da insanların onun yanında sohbet etmesi yazmasına engel değildir. Bana ilginç gelen de özellikle klasik müziği çok sevmesine rağmen ne tür olursa olsun müzik çalarken yazmayı sevmiyor olmasıdır. Sanırım müzik onu, yazdığı metne yaklaştırmaktan çok uzaklaştırabiliyor. Ayşe için yolculuklar da verimli zamanlardır, havaalanlarında, uçaklarda, feribotlarda ve önemlisi farklı şehir ve ülkelerde yazmaktan çok keyif alır. Bunun yanında, kışın yazıya daha fazla odaklanabilir. Kapalı, soğuk, rüzgârlı havalarda yazmaktan keyif aldığını biliyorum. Şu an aklıma gelen en ilginç an, bir gün onu aradığımda, ne yaptığını sorduğumda, yazdığını söylemesi ve benim duraklamama rağmen onun konuşmayı sürdürmüş olmasıydı. Yazmaya dilediği an ara verip devam edebiliyor olması hep ilgimi çekmiştir. Ayşe’nin gerçekten günün hangi saatlerinde yazdığını kestirmek güç… Ben bu anlamda, onu hep gizemli bulmuşumdur.

2) Arkadaşınızla yazı/ okuma üzerine neler paylaşırsınız?

Biz üniversite arkadaşıyız. İkimiz de arkeoloji eğitimi aldık. Bu nedenle ilk paylaşımlarımız daha çok tarih ve arkeoloji kitaplarıydı. Seminer konularımızı özellikle aynı seçer, birlikte araştırma yapar, konuları gidip yerinde görür ve tezler ileri sürerdik. O zamanlar daktiloda yazardık. Arkeoloji yayınları daha çok yabancı dilde olduğu için okuduğumuz yabancı kaynaklardaki bilgileri birbirimizle paylaşmaktan da çok zevk alırdık. Zamanla ilgimiz felsefe, psikoloji ve edebiyata yöneldi. O yıllarda, saatlerce şiirler üzerine konuştuğumuzu hatırlıyorum. Gece yarılarına kadar Atilla İlhan şiirleri okuduğumuz çok olmuştur mesela. İkimiz de kitap okumayı hep çok sevdik. Bu nedenle editörlükten de büyük keyif alıyorum, yaşamım kitapların içinde geçiyor. Ayşe ile alakasız bir konuda başlayan sohbetimiz bile hep ister istemez edebiyata bağlanıyor. Bunun için özellikle edebiyat üzerine konuşmamız gerekmiyor, konuşmamız gerektiği zaman da fikirlerimizi birbirimizle paylaşmaktan büyük keyif alıyoruz. Hele de bir konuda farklı düşünüyorsak tartışmamıza doyum olmuyor. Bazen okuduğumuz bir kitabın yalnız bir cümlesi üzerine bile saatlerce konuştuğumuz olabiliyor. Birbirimize kitap ve yazar önermeyi seviyoruz, eski ya da yeni yazarlara ve kitaplara eleştirel yaklaşmanın da eğlencelerimiz arasında yer aldığını söyleyebilirim.

3) Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?

Yazdıklarını benim de mutlaka okumamı ister. Açıkçası Ayşe’nin yazdıklarını okumaktan ve fikirlerimi onunla paylaşmaktan büyük keyif alıyorum. Genelde metni tamamlayınca bana okutur. Açıkçası ben de hikâyeye hiç fikrim olmadan girmeyi severim. O yazarken ne zaman biteceğini sormam, o da söylemez ama elbette çok merak ederim. Bir gün bana bir mail atar, metin tamamlanmıştır… Şimdi de merak etme sırası Ayşe’ye geçmiştir… Ayşe, metnin konu ve kurgusu hakkında bana gelene kadar kılı kırk yardığı için ve bu konularda pek taviz vermeyi sevmediği için çok minimalde bazı ufak fikirler paylaşırım. Ayşe, benden duymadıkları sayesinde yazdığından emin olur. Yani metinde takıldığı noktalara değinmediysem bu, onun için bir ölçüt olur. Söylediklerimi de kendi aklına yatıyorsa kullanır. Bazen aklına takılan bir şeyi sorduğunda, ben her ne kadar o konuda bir sorun olmadığını söylesem de o tatmin olmaz ve en sonunda tatmin olabileceği şekle çevirir. Örneğin aklına takılan bir kelimeyse saatlerce araştırma yapar, sözlükleri okur. Kelimenin kökenine, tarih içindeki yolculuğuna kadar araştırır. Farklı kişilerden de öneri almayı, onları değerlendirmeyi sevdiğini biliyorum ama içine sinmeyen tek bir sözcük bile yazmadığına da eminim çünkü roman yazmanın yazara ait, bireysel bir eylem olduğunu düşündüğünü söyler.

4) Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?

Ritüelleri olduğunu pek sanmıyorum. Öyle yaşayan biri de değil çünkü. Yazıda da kendi hayatındaki kadar doğal. Uğurlu kalemleri, şans getiren defterleri, renkli not kâğıtları, tütsüleri, günün belli zamanlarında ve belli mekânlarında yazma zorunluluğu yok. Yazarken sadece bilgisayarının olması onun için yeterli. Notlarını bile bilgisayara alır, kâğıt kalemle yazmayı pek sevmez. Ama yazarken mutlaka kahve, çay ve suyunun olması gerekir. Yazarken çok su içer. Sigara içilen bir ortamda bulunmayı da yazmayı da sevmez. Belki de bunlar onun ritüeli sayılabilir. Hareket etmenin ona yazarken iyi geldiğini söylüyor. Örneğin sporunu da yazmaya mola verdiğinde yapar. Marmaris’teyken de yazmaya ara verdiğinde uzun yürüyüşlere çıktığını biliyorum. Her gün mutlaka yazıyor. Bu, bazen tüm gün olabildiği gibi bazen de gün içinde birkaç saat olabiliyor çünkü yazarken araştırma yapmaya da bir hayli zaman harcadığını biliyorum.

5) Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?

Edebiyat kadar tarih kitapları da okur. Bir kitabı bitirmeden yenisine başlamaz. Beğenmediği bir kitap dahi olsa onu da mutlaka sonuna kadar okur. Pandemi döneminde İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Osmanlı Tarihi’ni okuduğunu biliyorum. Dört ciltlik kalın bir eser olduğunu söylemişti. Epey de not almıştı, aklında yine tarihi bir eser yazma fikri olabilir. Evde masasının üzerinde hep sevdiği klasikler durur. Farklı türlerden okuma yapmaya da önem verir. Örneğin, polisiye ve fantastik edebiyatı da takip eder. Beğendiği, etkilendiği bir kitapsa onu defalarca okuyabilir. Bunun çocukluğundan kalma bir alışkanlık olduğunu söyler. Gogol ve Dostoyevski hayranıdır.  Fürüzan’ı, Murathan Mungan’ı, Ayla Kutlu’yu da sever.

edebiyathaber.net (31 Aralık 2020)

Paylaş:

Yorum yapın