Varlık dergisinin yeni sayısı: “Sanatsal Hazzın Sosyal İnşası / Ezilenlerden Seçkinlere Caz Müziği”

Ocak 28, 2021

Varlık dergisinin yeni sayısı: “Sanatsal Hazzın Sosyal İnşası / Ezilenlerden Seçkinlere Caz Müziği”

Varlık dergisinin “Sanatsal Hazzın Sosyal İnşası / Ezilenlerden Seçkinlere Caz Müziği” temalı Şubat 2021 sayısı yayımlandı.

Tanıtım bülteninden.

Varlık dergisinin Şubat 2021 sayısının dosya konusu “Sanatsal Hazzın Sosyal İnşası / Ezilenlerden Seçkinlere Caz Müziği”. Yazarlarımız Leyla Diana Gücük, Feridun Ertaşkan, Fatma Berber, Sümeyra Gümrah Teltik, Esra Demirkıran.

Leyla Diana Gücük, “Caz Tarihi ve Kadın” başlıklı yazısında caz tarihini kadın müzisyenleri merkeze alarak yeniden tartışırken bir müzik türünün doğuşundaki toplumsal sancılar ile kadınların bu oluşum içindeki mücadelesinin nasıl paralel ilerlediğini anlatıyor; sanatsal haz ve seçkinlik iddiasına farklı bir perspektiften bakarak birilerinin keyfinin başkalarının acıları olduğunu gösteriyor. Cazla ilgili seçkinlik iddiasına dair de, “İnsanlara caz dinletip –tabiri caizse– kulaklarına kar suyu kaçırmanın hiçbir sakıncası yok,” diyor.

Feridun Ertaşkan, “Caz ve Seçkinlik İddası” başlıklı yazısında konuya “soylulaştırma” kavramını merkeze alarak yaklaşıyor. Ezilen siyahilerin müziği olarak doğan cazın salonlara girebilmek için beyazların yumuşatan müdahalelerinden geçtiğini anlatıyor, zira o dönemde Amerika’da “gazetelerde bu müziğin hayvani hisleri ayaklandırdığı” yazılmış, yasaklanması talep edilmiştir. Diğer yandan “20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren gelişen devasa reklam sektörünün, kullandığı temalardan seçtiği müziklere kadar caz müziğini konumlandırması da” ilginçtir: “Bugün dahi itibar ve seçkinlik iddiasındaki tüm reklam kampanyalarında genellikle caz müziğine yer verilir.”

Fatma Berber,  “Türkiye’de Caz Dinlemenin ‘Ayrım’ İşaretine Dönüşümü” başlıklı yazısında Adorno ve Bourdieu’yü referans alarak cazın habitusunu ve caz dinlemenin ayrıcalıklı olup olmadığını irdeliyor. Ülkemizde –1980’lerdeki yeni iş insanları kuşağı ile– Batı’nın aksine cazın kültürel sermayenin ve sınıfsal aktörlerin öncülüğünde geliştiğini söylüyor. Kitleselleştirmenin önemli unsurlarından caz festivallerinin büyük sermayedarlar tarafından gerçekleştirildiğini, kent nüfusunun önemli çoğunluğu için hem ekonomik hem de kültürel anlamda aşılmaz bir sınır bulunduğunu vurguluyor.

Sümeyra Gümrah Teltik, cazın “elitist bir müzik olduğu veya takdir edilmesi için resmî bir eğitim gerektirdiği mitleri”ne karşı kaleme aldığı  “Önyargıların Ötesinde Caz Cemaati” başlıklı yazısında her konuda insanları tarafgirliğe zorladığımızı, resmî kurumlar ve eğitim sistemi aracılığıyla bunu bizzat kendimiz üzerinde de uyguladığımızı ve müziğimizi “sanat” ve “halk” müzikleri olarak keskin şekilde böldüğümüzü söylüyor: “Sanat müziğini ‘havas’lara, halk müziğini ‘avam’lara tapuladık, birbirlerinden fersah fersah uzaklaştırdık.”

Esra Demirkıran, “Fiziksel Mekândan Ekran Başına Caz Dinleyicisi” başlıklı yazısında konser salonunda bir araya gelen, ortak bir kültürel üretimi bir arada tüketen caz dinleyicisini tartışmaya açıyor. Sanat ve müzik sosyolojisi söz konusu olduğunda sık sık değinilen habitus, kültürel sermaye, beğeni, ayrım, kimlik, aidiyet gibi meseleler etrafında dinleyicinin ortak mekândaki tüketim alışkanlıklarını anlamlandırmaya çalışıyor. Bu pratiklerin pandemiyle birlikte dijital uzamdaki dinleyici deneyimini anlamak için yeterli olup olmadığını soruyor.

edebiyathaber.net (28 Ocak 2021)

Paylaş:

Yorum yapın