Pier Paolo Pasolini: “Son Sözler”den

Mart 14, 2012

Pier Paolo Pasolini: “Son Sözler”den

Pier Paolo Pasolini 2 Kasım 1975′te katledilmeden önceki altı yıl boyunca İngiliz gazeteci Peter Dragazde’ye olabilecek her yerde ara ara söyleşiler vermişti. Pasolini Dragazde’yi başbelası anlamına gelen ‘rompiscatole’ kelimesiyle anıyordu. Çünkü bir; Dragadze onunla yakaladığı her yerde söyleşi yapmak istiyordu ve iki; yapılan söyleşilerin büyük çoğunluğu hiçbir yerde yayınlanmıyordu.

Dragadze, 1975 yılının sonlarına doğru yaptığı söyleşilerden bir seçki yapıp bunları bir arada yayınlamak için izin istediğinde, Pasolini bu metinleri almış bir kez daha elden geçirmiş, düzeltmiş, yeniden sıralamış ve bizzat daktiloda temize çektikten sonra Dragazde’ye teslim ederken gülerek “Sakla bunları, başbelası” demişti “Ruhsal ve entelektüel anlamda neredeyse bir vasiyet gibi olmuş. Bana bir şey olursa çıkarırsın. Birilerinin ilgisini çekebilir.”

Bu metin, Pasolini’nin katledilişinden 2 hafta sonra 17 Kasım 1975′te Gente dergisinde “Quasi un testamento” (Neredeyse Bir Vasiyet) başlığıyla yayınlandı. Ben de belki ilginizi çekebilir diye içinden en kolay olan kısımları çevirdim. İspanyolca ya da İtalyanca bilenler daha çoğuna şuradan ulaşabilirler.  İyi okumalar…

Şiir yazıyor muyum?

Hayır, iki üç yıl oldu ki şiir yazmıyorum. Doğrusu yazmayı da ummuyorum. Şiir yazmaya yedi yaşındayken başladım ve iki üç yıl evveline kadar hiç aralıksız yazmayı sürdürdüm. Peki artık neden şiir yazmıyorum? Çünkü yöneldiğim kişiyi, alıcımı kaybettim. Bazen çok kaba da olabilen şiir denen bu bildik samimiyetle diyalog kurabileceğim biri kalmadı.

En derin inançlar

Bugün bize sunulduğu haliyle din; pastoral, kırsal, zanaatkar dünyaya, yani endüstrileşmemiş bir dünyaya ait eskimiş bir olgudur. Bizim durumumuz için söylersek, günümüzde, din Üçüncü Dünya’ya ait bir olgudur. Hindistanlı bir köylü ya da Arap bir çoban kesinlikle Katolik bir burjuvadan ya da Protestan bir kapitalistten daha dindardır.

Vietnam

Vietnam hakkında daha söylenmemiş olan ve bu yüzden de aptalca görünmeyecek ne söylenebilir? Ben Vietnam hakkında en az konuşanlardan biriyim. Genellikle Vietnam’dan daha kötü şeyler olduğunu söylemek için bahsederim Vietnam’dan. Mesela muhafazakar basın ve televizyon. Johnson’ın Vietnam’a (sanki bir düşteymiş gibi, der Moravia) ölmeye gönderdiği askerlere büyük saygı duyuyorum ama kendimi şunu haykırmaya da mecbur hissediyorum: Yaşasın Vietkonglar!

Barışçıllık

Ben yaradılıştan barışçıl değilim, seçimlerim sonucu böyleyim.

Tiyatro ve sinema

İnsanları eğlendirmek (ve para basmak) amacıyla ticari sinema ve tiyatro yapan üçkağıtçılar var (ve olmaya da devam edecekler) ve insanları ( hiç para kazanmadan) eğitmek amacıyla sinema ve tiyatro yapan embesiller var (ve olmaya da devam edecekler). Gerçekte, autor sineması ve tiyatrosu ne eğlendirmek ne de eğitmek için yapılır.

İyi bir film

İyi bir film için yalnızca tek bir temel kriter vardır: Perdede gerçekten sahici bir şeylerin geçmesi.

Sanatta iyi ve kötü

Sanat bir kavrayıştır. Linguistik bir sistem içerisine yerleştirilmiş stilistik bir sistemdir. Bir göstergeler sistemi içerisindeki bir mesajdır. Yansıra pek çok yükümlülüğü de getirir. Ama elbette, sanatın en saf biçimi yazmayan şairlerin katıksız sessizliğidir.

Acı ve sanat

Bu konuda ben acı çekmenin gerekli olduğunu söyleyemem (çünkü eğer böyle yaparsam bir kural belirlemiş ve böylelikle iç rahatlatıcı bir retorik kullanmış olurum) ancak kaçınılmaz olduğunu söyleyebilirim.

Salon komünistleri

Salon komünistleri hakkındaki düşüncelerim de salonlar hakkındakilerle aynı: Canları cehenneme.

Yazan: Bülent Kale – newalaqasaba.wordpress.com/ (14 Mart 2012)

Paylaş:

Yorum yapın