Öykü: Tuhaf Oda | Yasemin Şenyurt

Nisan 30, 2018

Öykü: Tuhaf Oda | Yasemin Şenyurt

Mor metal ve üzerinde şirin bir baykuş resmi bulunan tepsiye odaklanmıştım. Oda loş ve sıcak. Neden bu odada olduğumu bilmiyorum. Ne zaman geldiğimi, nasıl yürüdüğümü, yürürken aklımdan geçenleri bilmiyorum. Odada yüzüyor gibiyim. Bedenim ve dünya denize dönüşmüş.

Tepsi sehpada duruyor, sehpa halının üzerinde, sehpanın ayağı sallanıyor.

Odada olduğumu, başka insanların gelip gittiğini, birinin çantasından mendil çıkardığını gözlüyorum. Başımı kaldırdığım zaman tavandan uzanan bir el beni kendi yanına çekmeye çalışınca ona direniyorum, ne yapıyorsun dercesine kızgın bakıyorum. Tuhaf görünüyor olabilirim ama yüzmekten vazgeçmiyorum.

Tavana bakmayacağım yeniden.

Yanımda oturan kişinin adını merak ediyorum ama sormamak için kendimi tutuyorum.

Adını, yaşını, yaşadıklarını bir çırpıda öğrenmek istiyorum, o da tepsiye odaklanmış. Yüzdüğünü hissediyor mu? Tavandaki el onu da mı çekiyor? Bu odaya nasıl geldiğini biliyor mu? Sesim bana yabancı gelmese konuşmayı denerdim.

Yüzerek açılıyorum. Ayak bileğimdeki halhal düşüyor, aramaya çalışmıyorum. Odada oluşumu anlatan bir yazı yazsam başlığı ne olurdu?

Dağınık düşünüyorum ama çok güzel yüzüyorum. Bedenim ve dünya birbirinden hiç uzak değil. Denize dönüşüyoruz. Martılar nerede?

Tavana bakmayacağım, tuhaf görünüyorum.

Sehpanın üzerinde bir dergi görüyorum, dergiyi karıştırırken yanımda oturan kulağıma eğilip “Ben Hezarfen Ahmet Çelebi,” diyor. Adı hiç yabancı değil. Daha önce bir yerlerde karşılaşmış ve tanışmış olabiliriz. Kendi adımı hatırlasam söyleyeceğim, memnun olacağım, korkmayacağım ve belki gülümseyeceğim. Hatırlar gibi oluyorum Hezarfen’i.

“Siz yüzüyor muydunuz?” diye soruyor. Soru yankılanıyor.

“Hayır,” diyorum. İçimden dalga geçer gibi oluyor. İçimden dalga geçerek “uçuyordum,” diyorum. Odanın tavanındaki el beni çekiyor. Dalga geçtiğim için mi aldın beni sorusu bütün bedenimi düğümlüyor. “Martıları soruyordun ya onun için buraya getirdim seni,” diyor el. Sesi hiç yabancı değil ve benim sesim de yabancı değil. Martıları görüyorum, içim kıpır kıpır.

edebiyathaber.net (30 Nisan 2018)

Paylaş:

Yorum yapın