Ortadoğu’nun Katran Kara’sı: Bağdat Merkez | Serkan Parlak

Ağustos 23, 2018

Ortadoğu’nun Katran Kara’sı: Bağdat Merkez | Serkan Parlak

“2003’te Irak’ta neler olmuştu, bugünlere nasıl gelindi?” sorularının cevabını merak edenler için sıkı bir kara roman var elimizde. Demokrasi, özgürlük ve barış amacıyla Irak’ı işgal eden Amerika gerçekte neler getirdi? Arap kültürü ve Ortadoğu uzmanı olan Elliott Colla, Encore polisiyeleri serisinin ikinci kitabı Bağdat Merkez’de, derinlikli bir araştırmayla sürükleyici bir polisiye kurguyu ustalıkla bir araya getirmiş. İslam dünyasını iyi tanıyan bir yazar olarak ele aldığı konuyu seçtiği anlatıcılar aracılığıyla bütün taraflar üzerinden hem nesnel hem de eleştirel olarak ele alma çabası romanın değerini artırıyor. Arka kapakta yer alan “ Bağdat Merkez, herhalde Amerikan işgalini bir Irak milliyetçisi gözüyle anlatmayı deneyen tek çalışmadır. Bu kara roman, bir işbirlikçinin kafasının içine ve onun askeri işgaldeki rolüne derinlemesine bir bakış aslında,” cümlesi temanın gizli bir özeti adeta.

Romanın başkahramanı alanında uzman eski komiser, sivil polis ve son olarak da arşivci Hafaci’nin karısı kanserden ölmüş, oğlu yıllardır kayıp, kızı hastadır. Orta yaşlı bir adamdır, zorunlu olmadıkça evden çıkmaz. Çay ve sigara içmeyi çok sever. Baş ağrısı geçmek bilmez. Ailecek en büyük pişmanlıkları zamanında Irak’ı bırakıp gitmemiş olmalarıdır. Yaklaşık on yıl öncesine kadar kafiyeli şiirler yazan bir şairdir. Çocuklarına ünlü şairlerden şiirler okur. Hafaci’nin karısının genç ve güzel yeğeni kaybolmuştur. Hafaci, kızın yanında çalıştığı profesör kadını bulmak için üniversiteye gider. Kayıp yeğen, aldığı eğitim gereği tehlikeli bir görevde -işgalcilere tercümanlık- çalışmaktadır. Ramazan bayramının ilk günü Hafaci’nin evi Amerikalı askerlerce basılır, darp edilerek gözaltına alınır, Ebu Garip’te işkence görür. Ancak bir süre sonra isim benzerliği nedeniyle yanlışlıkla gözaltına alındığı anlaşılır. Kendisine mesleki geçmişindeki başarılardan da hareketle, dağılan polis teşkilatını yeniden toparlaması görevi verilir. Bildikleri karşılığında işbirliği teklif edilir. Yeni yönetimle uyumlu en uygun polisleri seçecektir. Karşılığında böbrek hastası kızının tedavisi üstlenilecektir. Hafaci, teklifi kabul etmek zorunda kalır.

Zaman olarak işgal yılı 2003’teyiz. Geriye dönüşlerde savaşın ve Irak’ın sert yüzü yılın farklı aylarından çekilmiş fotoğraflarda belirginleşiyor: bombalamalar, kaçışlar, ev baskınları, yargısız infazlar, kayıplar, Ebu Garip’te işkenceler ve başkahraman Hafaci’nin bölük pörçük kişisel tarihi… Kasım ve aralık aylarının farklı tarihlerinde ise Bağdat’ın işgal altındaki hallerine yakından bakıyoruz. Kente kaos hâkimdir. Apartmanlarda yaşayanlar değişmiş, beton yığınları ve kontrol noktaları kentin her yanını sarmıştır. Kırmızı bölgede halk ve suçlular, yeşil bölgede ise işgalciler yaşamakta, askerler her yerde üst düzey Baas partisi yöneticilerini aramaktadır. Hafaci görevini sürdürürken bir yandan da eşinin kayıp yeğeninin peşine düşer. Bu sırada eğitimli ve güzel başka tercüman kızların da kayıp olduklarını fark eder. Yeşil bölgedeki bir villada karşısına çıkan cesetlerle birlikte her şey daha da karmaşık bir hal alır. “Hafaci bir taksi bulmak üzere Kahramana Meydanı’na çıkıyor. Beklerken Kırk Haramilerin üzerine kızgın katran boşaltan kadının heykelini seyrediyor. Oysa, aynı masalın şimdi yaşanan yeni biçimiyle, hırlı hırsız bütün haramilerin buralara gelme nedeni değil mi o döktüğün katran, diye geçiriyor aklından. Ya şimdi nasıl kurtaracaksın bizi?”

Yazar başkahraman Hafaci üzerinden özellikle geçmişi, davranışları ve konuşmalarında belirginleşen bütün çelişkileriyle birlikte her anlamda özgün bir karakter yaratmayı başarmış. Hafaci’nin eski bir şair olması, ezberinde ünlü şairlerden dizeler olması ve bunların nitelikli çevirileri metne işlevsel biçimde dahil olmaları romanın edebiliğini artıran bir katkı olarak göze çarpıyor. Ölümler, zalimlikler, haksızlıklar… Dengeyi Hafaci’nin hafızasında kalan şiir sağlıyor. Savaşın korkunç yüzünü sokakları, hastaneyi, yönetim merkezini gezen kahraman üzerinden yansıtmayı çok iyi başaran bir anlatıcı var. Betimlemeler tutumlu, işgal altındaki Irak bu işte dedirten işlevsel ayrıntılar gerçeklik etkisini kuvvetlendiriyor. Tabiî ki anlatılanlardan hareketle savaş karşıtı olmak gerektiğini de. Böylesi bir kara roman coğrafyamızda az bulunur, kıymetini bilmek gerek. 

Serkan Parlak- edebiyathaber.net (23 Ağustos 2018)   

Paylaş:

Yorum yapın