Orhan Pamuk’tan ‘Carlos Fuentes’le bir akşam yemeği’

Mayıs 21, 2012

Orhan Pamuk’tan ‘Carlos Fuentes’le bir akşam yemeği’

Orhan Pamuk, 83 yaşında hayatını kaybeden Latin edebiyatının usta ismi Carlos Fuentes ile 2009'da yedikleri akşam yemeğini anlattı. Pamuk, “Fuentes'e karşı borçlu hissediyordum,” sözleriyle bu yemekte usta yazara ettiği teşekkürü tekrarladı.

Gazeteciliğin zor taraflarından biri, ölüm haberlerini yazmak. Ansızın öğreniyorsunuz, sevdiğiniz, kitaplarını okuduğunuz bir yazarın ya da filmlerini izlediğiniz bir yönetmenin öldüğünü. Üzülmeye pek de vaktiniz olmuyor. Sonrasına bırakıyorsunuz üzülmeyi. Çünkü bir telaş başlıyor. Ona en iyi şekilde veda etmek için, iyi bir haber hazırlığının telaşı bu. Latin edebiyatının usta yazarı Carlos Fuentes'in ölüm haberini aldığımızda da böyle oldu. Pek çok yazarla birlikte Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'tan da bir görüş almak istedik. Ahmet Ümit, Buket Uzuner, Vivet Kanetti'ye hemen ulaşabildik, ama Pamuk'a bir türlü ulaşamadık. Biz de not bıraktık. Telefonla geri döndüğünde ise haber tamamlanmış, gazete baskıya girmişti. Ama Pamuk'un Fuentes'le ilgili anlatacakları vardı. Pamuk “Carlos Fuentes sevdiğim bir yazardı. Üstelik kendimi ona karşı borçlu hissediyorum,” diyordu. Carlos Fuentes ile kitap fuarına katılmak için gittiği Guadalajara'da tanıştığını, buluşup yemek yediğini söyledi. Biz de kayıt cihazını açtık. Pamuk da içtenlikle Fuentes'i anlattı.
 
ZOR GÜNÜMDE BANA YARDIM ETTİ
Orhan Pamuk'un Carlos Fuentes'e olan hayranlığının, edebiyatı dışında, birkaç nedeni daha var. Fuentes, Orhan Pamuk'un eserlerini beğenerek takip ediyormuş. Bunu da Pamuk'tan öğrendik. “Henüz ilk kitaplarım yurtdışında yayımlanırken, Carlos Fuentes ile benim kitaplarımı Fransa'da yayımlayan yayınevi Gallimard'daki editör arkadaş, bana Fuentes'in benim kitaplarımı çok sevdiğini söyledi,” sözleriyle anlattı Pamuk bu durumu. “Ayrıca,” diyerek Fuentes'in kendisine bir başka konuda daha yardım ettiğini anlattı: “2005-2006 yıllarında, Türkiye'de üzerimde siyasi baskılar varken, mahkemelerde yargılanırken, Gabriel Garcia Marquez, Mario Vargas Llosa, Günter Grass, Jose Saramago, Umberto Eco, Juan Goytisolo ve John Updike beni savunan bir duyuru yaptı. Fuentes, bunun örgütlenmesinde büyük pay sahibiydi. Benim hakkımda da çok güzel yazılar yazdı. Her zaman da kitaplarımı beğendiğini, beni sevdiğini hissettirdi. Bu destek bana kendimi çok iyi hissettirdi. Çünkü ne yazık ki, Türkiye'deki yazar arkadaşlar, beni bu derece savunamıyorlardı. Bu konulara girmek istemiyorum. Bunlar dünyanın en tepesindeki yazarlardı. Beni savunmalarından gurur duydum, şeref duydum. Başka yazar arkadaşlardan da, Carlos Fuentes'in iyi kalpli, diğer yazarlara yardım eden, destek olan bir kişiliğe sahip olduğunu biliyorum. Fuentes, Marquez'den daha önce meşhur olmuş, sonra Marquez'in parlak yeteneğini görünce onun önünde saygıyla eğilmiş ve ona da her zaman destek olmuştu. Bütün bunlardan dolayı da ölümüne çok üzüldüm. Bunları ifade etmek istedim.”
 
FUENTES'İN ESERLERİYLE 1970'LERDE TANIŞTIM
“Ben Carlos Fuentes'i bir okur olarak, 1970'li yılların ortalarında kitapları İngilizce olarak yayımlanmaya başlayınca tanıdım. Artemio Cruz'un Ölümü, Bizim Toprak ve Deri Değiştirmek adlı üç kitabı, İngilizceye çevrilmişti. Beyoğlu'nda bir kitapçıda bu kitapları buldum ve büyük bir merakla üçünü de aldım. 'Hiç tanımadığınız bir yazarın üç kitabını birden neden aldınız?' diye sorabilirsiniz. Ama Fuentes'in adını işitmiştim elbette. 'Latin Amerika patlaması' olarak anılan, Latin Amerika edebiyatının Avrupa ve Amerika'da ve hatta bütün dünyada kazandığı başarıdan, Latin Amerika edebiyatının yükselişinden haberim vardı. Elbette Gabriel Garcia Marquez'i biliyordum. Mario Vargas Llosa'dan haberdardım. Carlos Fuentes'i de duymuştum. İşte bu nedenle bu üç kitabı birden aldım.”
 
BENİM İÇİN UFUK AÇICIYDI
“Fuentes'in bu üç kitabını büyük bir dikkatle okudum. Benim için çok öğreticiydi. Batı'nın merkezlerinden uzak bir kültürde yaşayan bir yazar, kendi ülkesinin tarihine, geçmişine, kendi ülkesinin farklılığına dimdik bir cesaretle bakıyor ve bundan korkmuyordu. 'Batılılara benzemiyoruz,' demiyordu. Bilakis kendi ülkesinin etkisi ve tarihiyle; Batı modernizminin, sürrealizmin, deneysel yazının, Fransız yeni romancılarının, Franz Kafka'nın etkisini birleştiriyordu. Ben de bazen, kendi edebiyatımla yaptığımın bu olduğunu düşünüyorum. Bu bakımdan Gabriel Garcia Marquez, Mario Vargas Llosa gibi Carlos Fuentes de benim için ufuk açıcı olmuştur. Bunlar, Batı'nın dışındaki yazarlar ve kendi değişik tarihleri, kültürleri var. Ama 'farklılığımızı koruyalım' diye Batı etkisinden kaçınmıyorlar. Tam tersi, kendilerini Batı etkisine açıyorlar. Bu etkiyle yeni bir dil, yeni bir üslup, yeni bir edebiyat keşfediyorlar.”
 
KENDİMİ ONA YAKIN BULUYORUM
“Gabriel Garcia Marquez, Mario Vargas Llosa ve Carlos Fuentes romanda Latin Amerika edebiyat patlamasının üç büyük devidir. Ve tabii bütün onların arkasında Jorge Luis Borges vardır. Bu dört yazar içerisinde tarihe, milli kültürün ayrıntılarına en meraklı olan, felsefi kavramları ve akademik dili seven, Avrupa tarihini sorgulayan, Avrupa'nın anlamına ve kendi ülkesinin farklılığına en çok dikkat çeken yazar da Carlos Fuentes'tir. O bakımdan da kendimi ona yakın bulurum.”
 
ONA BORCUMU ÖDEDİM
“İşte size anlattığım bütün bunları, 2009 yılının kasım ayında Fuentes'in kendisine de söyledim. Guadalajara Kitap Fuarı'ndaydık. O da fuar için gelmişti. Randevulaştık. Yemekte buluştuk. Ben, saygı duyduğum bir insana borcumu ödemek için söyleyeceklerimi otel odasında düşünmüştüm. Gayet ciddi ve resmi bir şekilde söyledim. Ondan etkilendiğimi, bir şeyler öğrendiğimi, kitaplarını gençliğimde okuduğumu anlattım. Söylediklerimi olgunlukla karşıladı ve sessizce teşekkür etti. Bu, benim için bir tür borç ödemeydi.”
 
Fırat Karadeniz – Sabah (21 Mayıs 2012)
 

Paylaş:

Yorum yapın