Odanın etrafında 42 günde devriâlem | Can Öktemer

Mayıs 16, 2021

Odanın etrafında 42 günde devriâlem | Can Öktemer

Maceracı bir ruhla otantik diyarlarda tuhaf ve ilgi çekici hikâyelerle harmanlamış gezginci anlatıları her dönemde insanların ilgisini çekmeye başarmıştır. Bu ilginin başlıca nedeni aşina olunmayan kültürlerle, yaşamlarla karşılaşmak farklı insan hikâyelerine tanıklık etmek olabilir. Netice itibariyle özellikle seyahat olanaklarının pek mümkün olmadığı dönemlerde seyyahların bilinmeyen coğrafyalara yaptıkları geziler, modern dünyanın kendisi gibi olmayan ülkeleri tanımalarına yol açmıştır. Bununla beraber tek bir gezginci tipolojisinden bahsedemeyiz sanırım. Tarih boyu, bir coğrafya hakkında bilgilendirici yazılar kaleme alan gezginlerle, aylaklığı bir yaşam biçimi olarak seçen seyyahlar olmak üzere iki farklı seyyah türü ola geldiğini de söyleyebiliriz.

Tarihin akışı içerisinde bu kalıplarında dışında yer alan gezginler de var hiç şüphesiz. Onların en meşhurlarından biri Xavier de Maistre’dir. Kendisini seyyahlar tarihinde ayrıksı kılan özellik ise gezintisinde evinde gerçekleştirmesidir. Soylu bir aileden gelen ve Fransız ordusunda üst düzey komutanlık görevini icra eden Maistre bir düello sonucunda mağlup olup Torino’daki odasında 42 günlük bir hapis cezasına çarptırılıyor. (Düellonun içeriği ve nasıl kaybettiği hakkında net bir bilgi yok. Maistre de bu konuda çok fazla detay vermiyor) Xavier de Maistre de 42 günlük (Neden 43 gün değil, o da merak konusun ve inanın yazar da en az bizim kadar bu hususu merak ediyor) hapis cezasını doldurmak için sıra dışı bir yönteme başvurarak odasında bir yolculuğa çıkıp bunu Odamda Yolculuk ismiyle kitaplaştırıyor. Bugün edebiyat klasikleri arasında yer alan eser zaman içerisinde Türkiye’de de farklı yayınevileri tarafından yayımlandı. Odamda Yolculuk’un en yakın tarihli basımı ise Sel Yayıncılık’tan Işık Ergüden çevirisiyle gerçekleşmiş.

Bedbaht seyyahlar manifestosu

Maistre’nin dünyanın en tuhaf, en heyecan verici, en maceralarla dolu ve en ucuz seyahatinin rotası oturma koltuğu ve çalışma masası arasını kapsıyor. Çevresi otuz altı adımdan oluşan oda, yazarın aktardığına göre Peder Beccaria’nın ölçümlerine göre kırk beş derece enleminde yer almaktaymış. Cep yakmayan bir gezinti olmasından ötürü yazar bu duruma ayrı bir önem atfetmiş doğal olarak: “Yolculuğumu övmeye, bana hiçbir şeye mal olmadığını söyleyerek başlayabilirim; bu konu dikkate değer. Öncelikle, mütevazı servete sahip insanlar tarafından öğütlendi, iyi karşılandı. Ama bir başka insan grubu daha vardır ki, hiçbir maliyeti olmadığından onlar nezdinde de üstün bir başarı kazanacağı kesindir. Kim bunlar? Bir de soruyor musunuz? Zengin insanlar elbet. Üstelik bu yolculuk şekli hastalar için de tutunacak bir dal neden olmasın ki? Hava ve mevsim değişimlerinden hiç çekinmeleri gerekmeyecektir. Ödlekler hırsızlardan korunuyor olacaktır; ne uçurumlarda karşılaşılır ne de su birikintileriyle. “

Maistre’nin olağanüstü gezintisi aynı zamanda tarihi manifesto niteliği taşıyor. Yazar, tüm bedbahtlara, boynu büküklere, hayal kırıklığına uğrayanlara tarihi bir çağrıda bulunarak kendi gezintisine davet ediyor: “Dünyanın bütün bahtsızları, hastaları, canı sıkılanlar, takip edin beni! Bütün tembeller kitle halinde ayağa kalksın! Ve sizler, herhangi bir sadakatsizlikle karşıtaşıp da kafanızda gizliden gizliye ıskartaya çıkma ya da emeklilik projelerini evirip çevirenler; bir yatak odasına kapanıp ömür boyu dünyadan vazgeçenler; gittikleri bir davette bir köşede duran nazik insanlar, siz de gelin…”

Yazar, hepimizi bu yolculuğa davet ettikten sonra odasında gerçekleştireceği yolculuk için gerekli hazırlıkları hızla tamamlıyor. Yürüyeceği rota, giyeceği kıyafet bu zorlu yolculukta onun yanında bulundurduğu malzemeler oluyor. Her yolcunun doğal olarak bir de kader ortağı olur. Maistre, bu kadim yolculuğa uşağı Joanetti ve köpeği Rosine eşlik ediyor. Gezintinin tehlikeler ve oyunlarla dolu olduğunu söylemiştik. Mesela, kanepeden kalkıp çalışma masasına doğru hareket ettiği rotasında evin içindeki objelere çarpabiliyor. Her maceracı yola çıktığında böyle kazaların başına geleceğini bilir. Maistre de tehlikenin ve kazaların farkında olarak yolculuğunu kesintiye uğratan bu küçük ayrıntıların üzerinden hızla geliyor. Hiçbir güç onu bu gezintisinden alı koyamaz ne de olsa. İnatla düştüğü yerden kalıyor kanepesinden emin adımlarla dev kitaplarla dolu kütüphanesini geride bırakarak çalışma masasına ulaşıyor.

Mekan, metafizik ve zaman

Maistre yolculuğunu hayal gücü vasıtasını kullanarak tamamlamış. Odasında hareket alanı ne kadar daralırsa yazarın zihin dünyası bir o kadar genişlemiş ve oyuna açık hale gelmiş. “Kendimizi hayal gücümüze neşeyle teslim ederek o bizi nereye götürmek isterse, her yerde onu takip edeceğiz”

Duvara asılan tablolar, güneş ışığı, mektuplar, çalışma masasına konan kitaplar, eşyalar kısaca odanın her bir objesi onun gezintisinin önemli uğrak noktaları. Dolayısıyla Maistre’nin metninde kurduğu oyun zaman ve mekân algısına dair de bir alan açıyor. Yazar, zaten kitabının önemli bir bölümü metafizik konularına ayırıyor. Mekânın daralmasının zaman algısının da farklılaştığının bilincinde; her sabah güneş ışıklarının tablolara, objelere nasıl düştüğünü, aydınlattığını gözlemliyor. En nihayetinde içinde bulunulan zaman genişledikçe algılar da ona bağlı olarak genişliyor. Geçmiş, şimdi ve gelecek zaman daralan mekânı aşabiliyor örneğin. Çalışma masasındaki mektuplara baktığında melankoli hissine tutuluyor.  Geçmişi düşünüyor, kayıp dostları özlüyor. Tüm bunlar aynı zamanda insanın düşünme ritmini de farklılaştırıyor.

Zamanın hızına kendimizi kaptırmış biz modernler için gündelik hayat ritminin yavaşlaması ortaya farklı bir düşünme biçimini ortaya koymakta. Maistre de modern zamanın tam başlangıcında alışmış olduğu gündelik hayat ritminin bir hayli uzağına düşüyor. Mekan ve zaman algısında yaşadığı bu radikal değişiklik objelerle, ışık oyunlarıyla kurduğu ilişkiyi de farklılaştırıyor. Odasında asılı tablolar onda hem farklı duygulanımlara yaratıyor hem de seyyahlık hikayesinin önemli bir ayrıntısı oluyor. Yazar, kitap boyunca oda içerisindeki gezintisini en ufak ayrıntıya varana dek bizimle paylaşıyor. Lafı uzattığı zamanlarda da “Fazla ayrıntıya girmenin yolcuların tarzı” olduğu hatırlatmasını yapıyor.

Maistre’nin kitap boyu üzerine düşündüğü bir başka konu ise ruh, beden ve metafizik oluyor. Hayal gücü onun seyyahlığının en önemli aracı ne de olsa. Bu sayede ruhu, mekândan ve bedenden özgür kılıp tüm dünyayı oturduğu yerden ziyaret edebiliyor. Ruhunun birazcık flörtöz olması sebebiyle nahoş görüntüler ve durumlar da yaşanmıyor değil. Bununla beraber kitap bu konular üzerinden düşünce tarihinin seyrini takip etmek açısından da verimli bir alan açıyor. Maistre, konuya hâkim biri olarak mevzuyu Platon’dan alıp, Newton’a kadar getiriyor.  Dolayısıyla metindeki oyun bir yerde sonra kısa bir Aydınlanma Tarihi’ne de dönüşüyor.

Odamda Yolculuk esas olarak insanın özgürlüğünün elinden alınıp, mekânlara, dar düşünce kalıplarına asla sokulamayacağının önemli bir kanıtı… Hayal gücü, ironi Maistre’nin bu yolculuğunda en önemli silahı olmuş. Gerçekliği bir oyuna dönüştürmek içerisine düşülen zorlu zamanı alt edebilecek en önemli direniş biçimi. Maistre de odasındaki her bir objeyi oyuna dönüştürüyor. Böyle algı değişince sahnede değişiyor. Böylece özgürleşebiliyor.

Yazar için zaman uçsuz bucaksız bir duruma dönüşünce, dışarıdaki hayattan her bir saniye uzakta kaldıkça kendine direnç olarak ironiyi ve hayal gücünü seçmiş. Vaziyet böyle olunca mekân genişlemiş, zamanı yeniden elinden tutabilmiş. Üstelik bu şekilde belki de hiç kimsenin gidemeyeceği diyarlara ziyaret yapabilme olanağına sahip olmuş. “Sevimli hayal gücü ülkesi, sen ki Hayırsever Yüce Varlığın gerçekliğin acılarına teselli olsun diye insanlara verdiğisin, senden ayrılınlar gerekiyor. Bağlı olduğum bazı kişiler bugün bana özgürlüğümü iade etme iddiasındalar. Tıpkı bu özgürlüğü elimden aldıkları gibi! Sanki bu özgürlükle beni bir an hoşnut kılmak ve önümde daima açık duran geniş uzamdan dilediğince yararlanmasını engellemek ellerindeymiş gibi! Beni bir şehri dolaşmaktan men ettiler. Hepsi bu. Ama bütün bir evreni bana bıraktılar: Uçsuz bucaksızlık ve sonsuzluk emrime amadedir.”

edebiyathaber.net (16 Mayıs 2021)

Paylaş:

Yorum yapın