Korsan Kitaplar Kimin Suçu?

Mart 5, 2012

Korsan Kitaplar Kimin Suçu?

Geçtiğimiz yaz, yazar Elif Şafak hakkında bilgi edinmek amacıyla bir yandan yazarın Habertürk gazetesine yazdığı yazıları okurken diğer yandan da çeşitli sosyal medya ortamlarında yayımlanan videolarını inceliyordum. Elif Şafak, yayımlanan videolarında, hem okuyucularından gelen soruları yanıtlıyor hem de yazarlık kariyeriyle ilgili bizlere bilgi aktarıyor. Bir yazarın kendini okuyucularından soyutlamaması, kendini onlardan üstün görmemesi açısından oldukça yerinde oluyor bu videolar. Bunun için kendisine teşekkür ediyorum.

Birkaç video izleyip-dinledikten sonra, önüme Elif Şafak'ın korsan kitaplarla ilgili düşüncelerini aktardığı bir video geldi (Şu an ilgili videoya ulaşamıyorum, yayından kaldırılmış olabilir). Bir yandan videoyu izleyip-dinlerken bir yandan da yazarın cümlelerini bilgisayarıma kaydetmiştim. Yazarın, korsan kitaplarla ilgili düşünceleri şöyle idi:

''…ben şöyle düşünüyorum: Korsan, aslında kelime olarak belki biraz sempatik bir kelime. Ve biz korsanı belki olduğundan hani biraz daha romantize ederek algılıyoruz. Çünkü diyoruz ki, maddi durumu iyi olmayan birçok öğrenci de bu sayede kitap okuyor, dolayısıyla bunda ne zarar var. Ama gerçekçi düşünmek gerekirse, olaya bütün boyutlarıyla baktığımızda, aslında korsan kocaman, devasa bi endüstri haline gelmiş durumda Türkiye'de. Ve bu işten inanılmaz karlar ediniliyor. Kitapların fiyatlarının çok daha düşük olmasını ben de arzu ediyorum. Ve bu konuyu çok önemsiyorum. Ama bu yazarların elinde olan birşey değil. Bazen bu da soruluyor çünkü bana. Yayınevleri de -bunu çok konuşuyoruz kendi aramızda da- o kadar çok insanın ekmek parasını düşünerek bu fiyatı belirliyor ki…Çünkü her ne kadar bir kitabın kapağında yazarın ismi olsa da, aslında onlarca insanın emeği var orada. Çevirmeninden editörüne, matbaada çalışan işçilerden o kitapları taşıyan aracı kullanan şoförlere kadar çok geniş bi yelpazede pek çok insanın gerçekten ekmek parası çıkıyor bir kitaptan. Tabii bunlar görülmeyen, bilinmeyen boyutları… Eğer biz kültürel üretimi desteklemek istiyorsak, eğer inanıyorsak o anlamda edebiyatın gelişmesine, korsan kitap almamak bence bu işin doğrusu. Belki şunu yapabiliriz: Belki 3-5 arkadaş toplanıp bir kitap alırız. Sonra o kitabı paylaşarak beraber okuruz. Belki aynı aile içinde anneanne de okur, anne de okur, çocuk da okur…''

Ben bu konuyla ilgili yazara katılmıyorum. Şöyle ki: Elbette herkes -özellikle kitap okuyan herkes- kitapların kosanlarının basılmasına karşıdır. Çünkü yazarın da dediği gibi, başta korsan kitabı basılan yazar olmak üzere, arkasından yayınevi çalışanları, matbaada çalışanlar, kitapları dağıtan araçların şöförleri olmak üzere, bir kitabın basılmasında onlarca kişinin emeği var, onlarca kişi her ay evine ekmek götürüyor bu çalışmadan. Kitabın korsanının basılmasıyla bu kişilerin hakları yeniyor. Ayrıca korsan kitapların varlığından dolayı, ülkedeki okuma oranlarının istatistike edilmesi imkansız hale geliyor. Yani hiçbir zaman, hangi kitap kaç kişi tarafından okunmuş belli değil. Hala da durum böyle.

Fakat…

Fakat, ortada çözümlenemeyen bir durum var. O da şu ki, korsan kitapları hiç kimse tasvip etmemesine rağmen, korsan kitaplara yoğun bir talep var. Yazarın da dediği gibi, korsan kitap bir sektör haline geldi. Peki neden böyle oldu, neden insanlar (özellikle öğrenciler) korsan kitaplara rağbet gösteriyorlar? Elbette bu, kitapların etiket fiyatlarının oldukça yüksek olmasından kaynaklanıyor. Etiket fiyatının yüksek olması ne demek, basit bir örnekle açıklayayım: Kitap okuyan kitlenin çoğunluğunu öğrenciler oluşturuyor. Ve bu öğrencilerin de büyük bir kısmı, ailesinden ayrı olarak, ikamet ettiği şehirden farklı bir şehirde öğrenim görüyor. Dolayısıyla bu öğrenciler ya yurtlarda kalıyorlar ya da birkaç arkadaş bir evi paylaşıyorlar. Bu öğrencilerin ailelerinin büyük bir kısmı da zengin değil, orta halli diye tabir edilen tabakaya dahil. Dolayısıyla ebeveynler, çocuklarını okutmak için zaten epey bir zorluk çekiyorlar. Bu öğrenci, öğrenimine katkıda bulunmak amacıyla mesela öğrenim kredisi alsın. Öğrenim kredisi bu yıl 260 lira. Şimdi, bir kitabı ortalama olarak 20 lira olarak düşünürsek ve iyi bir okurun haftada en az bir kitap okuyacağını hesaba katarsak, bu öğrencinin aylık kitap masrafı 80 lira, hatta çoğu zaman 100 liraya kadar çıkmaktadır. Okulu bitince zaten faiziyle geri ödeyeceği aylık 260 liranın 100 lirasını kitaplara veren bir öğrencinin, ayın sonunu getirebilmek için ne kadar zorlanacağını hepimiz biliyoruz. Öğrencilerin farklı illerde okumalarının zorluklarını hepimiz bildiğinden, daha fazla para mevzusunu uzatmıyorum. Bu durumda haliyle öğrenci, kendinde bir hak olarak korsan kitaplara başvuruyor. Bu kadar basit.

Peki Ne Yapılmalı?

Yazar bu konuya şöyle açıklık getiriyor: Bir kitabı bir kişi almak yerine, 3-5 arkadaş toplanıp alabilir. Ve sonra diğer arkadaşlarımızla, çevremizdeki insanlara da bu kitabı paylaşabiliriz. Gayet güzel olurdu bu, şayet şöyle olmasaydı: Bence bir kitabın edebi değeri kadar, onun fiziksel görünümü de önemlidir. Bir kitap okunurken, kitap orijinal de olsa maalesef yaprakları kir tutuyor. Sırf bu kirliliği önlemek amacıyla geçtiğimiz yaz, Elif Şafak'ın Pinhan isimli kitabını eldiven takarak okumuştum (Temmuz ayında). Fakat eldivenle sayfa çevirmek adeta imkansız hale gelmişti. Dolayısıyla, bir kitabı bir kişi okurken bile kirleniyorsa, o kitabın halini 3-5 kişi okurken düşünemiyorum -hatta bazı insanlar kitapları ikiye katlayarak çantalarına öylece atıyorlar-. Ayrıca, o kitaba para verip katkıda bulunan kişiler kitabı okuduklarında, kitabın daha sonra kimde duracağı, kim sahipleneceği konusu da açıklığa kavuşacak gibi değil. Yani, birleşip kitap almak, özellikle aile dışında olacaksa büyük sorunlar yaratabilir.

Yapılacak en doğru hareket, yayınevlerinin kitap fiyatlarını mümkün olduğunca, makul ölçülerde aşağı çekmesidir. Yazar bu konuda, bir kitabın basımında onlarca kişinin emeği olduğunu söylüyor, kitap fiyatlarının bu durumun göz önüne alınarak belirlendiğini söylüyor. Buna katılıyorum. Fakat yayınevleri sadece bir yazara ait kitap çıkarmıyor. Her yayınevinin -özellikle çok tanınan yayınevlerinin- bünyesinde onlarca yazar, bu yazarların her birinin de en az birkaç eseri olduğunu düşünürsek, her yayınevinin bastığı yüzlerce, hatta belki de binlerce çeşit (tane değil, çeşit) kitap olduğunu düşünebiliriz. Ve her geçen gün de bünyelerine yeni yazarlar katılıyor. Durum böyle olunca, ben özellikle göz önünde bulunan büyük yayınevlerinin bastıkları kitapların fiyatlarını aşağı çekerek, kitapların basımında emeği geçen kişilerin aylık ücretlerinin ödenmesinde bir sıkıntı çıkacağını düşünmüyorum. Ayrıca, kitapları çok satan yazarlar da, yayınevleriyle yaptıkları anlaşmalarda, aldıkları ücreti biraz kısabilirler. Ben çok kazanan bir yazar olsaydım, aldığım üceti olabildiğince aşağıda tutardım. Eğer ki benim kendi payımı azaltmam, korsan kitaba vurulan bir darbe olacaksa… Yayınevinden yazara, birlikte biraz fedakarlıkla bu durumun üstesinden gelebilirler. Yeter ki ülkede kitap okuma oranı artsın… Yani hangi okuyucu istemez ki 20 liralık bir kitabı 12-13 liraya satın alıp, yazara, yayınevine ve daha gerideki çalışanlara katkıda bulunmayı, onların emeklerinin karşılıklarını vermeyi, kul hakkı yememeyi?

Bu durumda mesela yayınevleri sosyal medyayı çok daha etkin kullanabilir. Sosyal medya ortamlarında ödüllü yarışmalar düzenleyebilirler. Bunu şu an Can Yayınları, Sel Yayıncılık ve idefix, aktif bir şekilde uygulamakta ve bence mükemmel bir şey. Diğer yayınevleri de bunu kullanabilirler. Böylelikle kendi reklamlarını da yapabilirler. Diğer bir önerim de, madem ki genel anlamda etiket fiyatlarında bir azalma olmuyor, o zaman belli zamanlarda, belli yazarların kitaplarının fiyatlarını o süre zarfında indirimli tutabilirler.

İşin maliyet analizini yapmaya devam edemiyorum, yeterli bilgim olmadığımdan. Burada anlattığım tüm cümleler kendi düşüncelerimdir. Bu yazının özet cümlesi ise şöyle olabilir: ''Korsan kitapların basımında, okuyucuların bir suçu yoktur. Yayınevleri korsan sektörünü adeta kendileri yaratmaktadırlar.''

Meraklısına tavsiye: idefix.com her gün, Sel Yayıncılık her cuma, Can Yayınları ise birkaç günde bir Facebook sayfalarında ödüllü yarışmalar düzenleyip kitap hediye ediyor. Kaçırmayın..

Notlar:

-1: İşbu yazı ne Elif Şafak'ı ne de herhangi bir yayınevini suçlama amaçlı yazılmamıştır. Olsa olsa genel bir durum değerlendirmesidir.

-2: Elif Şafak'ın korsan kitaplarla ilgili düşüncelerini ele aldığı son yazısına buradan ulaşabilirsiniz.

Görüşürüz..

Yazan: Gürkan Karanlık – http://gurkankaranlik.blogspot.com (05 Mart 2012)

Paylaş:

Yorum yapın