“Kimin sınavı?” | Mehmet Özçataloğlu

Mart 11, 2019

“Kimin sınavı?” | Mehmet Özçataloğlu

Cemreler düşüyor birer birer. Sonu bahardır. O halde bahar yakındır. Oysa şimdilerde binlerce çocuk yazı bekliyor. Onlarla birlikte ebeveynleri de. Tamamını hesaba katarsak milyonu/milyonları bulacaktır sayı. Yazı bekliyorlar çünkü yazın ilk günü bir sınav var. Sanılıyor ki bu sınava/sınavlara sadece çocuklar giriyor. Gerçek böyle değil ama. Hatta çocuklardan önce ebeveynleri giriyor bu sınava. Çünkü onların geleceklerini planlama endişesiyle yıllar öncesinden başlıyorlar hazırlığa. Hele bir de ebeveynler arasında fikir birliği, bakış açısında ortaklık yoksa vay ki vay! Kriz daha da derinleşiyor.

Bugüne dek yazdığı kitaplarda sosyal konulara gösterdiği duyarlılıkla ve onları ele alışıyla dikkatimi çeken ve hemen her kitabını takip ettiğim, okuduğum Nehir Yarar, bu defa sınav konusunu ele almış. Altın Kitaplar tarafından yayımlanan kitabının adı “Önüm Arkam Sağım Solum Sınav.” Şöyle diyor arka kapakta: “Bitmek bilmeyen sınav koşuşturması içinde yalnız değilsiniz. Sizi anlayan ve düşünen birileri var. Karnınızda beliren o hafif sancı, derin derin nefes alma ihtiyacı, gözünüzü kapattığınızda beliren rakamlar, tarihler, formüller ve uykusuz geceler… Görünen o ki ufukta bir sınav var ve korkuyorsunuz. Bir girdap gibi hızla içine doğru çekiyor sizi. Sadece sizi mi? Anneniz, babanız ve tüm yakınlarınız da bu maraton için hazırlanıyor ve benzer korkular onları da sarmış…” Bu tümcelerin içerdiği tespit tamamen doğru. Bu noktada yazıyı biraz kişiselleştirmem gerekecek ve itiraf edeceğim. Bu yıl bizim evde de bir LGS telaşı var. Her an aklımızda, ne yapalım, nasıl yapalım derdindeyiz. Ve bununla birlikte bu süreci sağlıklı bir şekilde nasıl atlatabiliriz? Tıpkı kitaptaki Sinan ve ailesi gibi… Ve diğer Sinanlar ve aileleri gibi…

“Önüm Arkam Sağım Solum Sınav”da, Sinan tüm bu sıkıntılarından kurtulmak isterken başına olmadık işler açılıyor. Evde, okulda, kursta hatta rüyalarında bile peşinden gelen sorunlarla baş edebilmek için kimi zaman buruk, kimi zaman heyecanlı ve komik anlar yaşıyor. Bu anları okumak keyifli olsa da yaşamak o denli keyif vermiyor ne yazık ki. Çocukluktan gençliğe sancılı geçiş sürecinde çocuklar bir hayli yoruluyorlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak. Tabi onlarla birlikte ebeveynler de.

Yazar iki türlü ebeveyn davranışını da almış satırlarının arasına. Sinan’ın annesi Leman Hanım sistemin köşeye sıkıştırdığı annelerden. Ona göre Sinan sürekli ders çalışmalı. Eğer kitap okuyacaksa da onun bilgilerini artıracak kitaplar okumalı. Leman annenin deyişiyle boş boş okuyup kafasını ıvır zıvır fikirlerle doldurmamalı o kitaplar. Bir de Sinan’ın arkadaşı Gözde var. O Sinan’a göre daha rahat. Şansı daha kontrollü, daha sakin ebeveynlere sahip olması. Babası Ünal Bey şöyle diyor bir noktada: “İsterseniz bu konuya şöyle yaklaşalım Leman Hanım. Eğer benim çocuğum sırf beni mutlu etmek için üniversite okuyacaksa bunu onaylamam. Ama kendi ilgi alanı olan bir bölümü hedefleyip bunu kazanabilmek için canla başla çalışırsa o zaman yanında olurum. İhtiyacı olan her konuda onu desteklerim. Önce bu arzuyu çocukların yakalamasına izin vermeliyiz. Onları merakları konusunda desteklemeliyiz.” Görüldüğü üzere aynı yaşta iki çocuğa sahip, aynı sınavla karşı karşıya kalan iki ebeveynin farklı davranışları.

Hani bazı kitaplar vardır ya, çocuklar için yazılır fakat o kitapları önce ebeveynlerin okumasını isteriz. İşte bu kitap da onlardan biri. Bu kitap ebeveynlere birer ayna adeta. İçerisinde kendilerini mutlaka görecekleri ve mutlaka durup düşünecekleri, biz ne yapıyoruz diyecekleri bir sunu. O yüzden öncelikle LGS adaylarına değil onların ebeveynlerine önerimdir.

edebiyathaber.net (11 Mart 2019)

Paylaş:

Yorum yapın