Kemal Öncü’nün, Can Yücel’in eşi Güler Yücel ile gerçekleştirdiği söyleşi

Şubat 10, 2010

Kemal Öncü’nün, Can Yücel’in eşi Güler Yücel ile gerçekleştirdiği söyleşi

12 Ağustos 1999… Can Yücel’in kalıcı mekânına yerleştiği tarih. Yaklaşık iki hafta sonra her yıl olduğu gibi yine kendisiyle Datça’daki mekânında buluşup sohbet edecek, şiirlerini okuyacak ve anıları tazeleyeceğiz. Tam on yıl geçti. Bu onuncu yılda sevgili Eşi Güler Yücel ile söyleştim Can Baba’ya dair…

Kemal Öncü: Sevgili Güler Yücel; en başta sizin, sevenlerinin, Datça’nın ve edebiyat dünyasının Can Baba’sız onuncu yılı bu. Onsuz nasıl geçti bu on yıl?

Güler Yücel: Ölüm yokluk demek değildir. Ben, onun gün geçtikçe çoğaldığını yaşıyorum. Hem kendi içimdeki çoğalmasını ve büyümesini yaşıyorum hem de benim dışımdaki çoğalmasını… Bak on yıl oldu, yıllar geçtikçe yavaş yavaş unutulacağı, yaşadığı ortama ve eve ziyaretine gelenlerin yıldan yıla azalacağı sanılır değil mi? Aksine ziyaretçi sayısı her sene daha da artıyor bir önceki yıla göre. Bu gerçek ve bu sevgi seli karşısında fiziksel varlığının olması ya da olmaması bir anlam taşımıyor… Her gün daha da çoğalıyor Can. Bir kaç gün önce evden çıkarken kapı önünde rastladığım, ailesiyle birlikte ziyarete gelmiş 6 – 7 yaşlarında bir oğlan çocuğu “Can Yücel’in evi burası mı?” diye sordu bana. Ben “Evet” yanıtını verince benim için çok anlamlı başka bir soru yöneltti çocuk “Sen onun anneannesi misin?” İşte o zaman, ölümün her zaman genç olduğunu anladım. Birinci yıl ya da onuncu yıl o yüzden benim için hiç fark etmiyor.

K. Öncü: Pekiyi Güler Abla, bir de uzun süredir internet üzerinde Can Yücel’e mal edilerek gezdirilen ve son günlerde Habertürk’te Balçiçek Pamir’in, Hürriyet’te de Mehmet Y. Yılmaz’ın köşelerinde konu ettikleri şiirler var. Ona ait olmayan bu şiirler öyle hızla yayıldı ve internet sitelerine yerleşti ki, şiirin kime ait olduğunu bir arama motoru ile aradığınızda karşınıza hep Can Yücel çıkıyor. Aslında Can Yücel şiirini bilenler bu şiirleri ilk okuduğunda ona ait olmadığını hemen anlıyorlar ama onun sadece adını duyup merak etmiş olan yeni kuşaklar, bazıları Can Baba’ya hakaret sayılabilecek bu sahte şiirlerin Can Yücel’e ait olduğunu sanıp onun hakkında yanlış izlenimler ediniyor, onu yanlış tanıma yanılgısına düşüyorlar. Bu konuda ne diyorsun?

G. Yücel: O şiirleri bana da çok kişi sordu. Dediğin gibi, bu şiirlere baktığında dil ve düşünce yapılarının, estetiğinin Can ile hiç ilgisi olmadığı rahatlıkla anlaşılabiliyor. Bu şiirler Can’ın biçemine aykırı, espri anlayışından yoksun, zekâsına uygun değil, muhalif duruşunun zerresi yok…

K. Öncü: Örneğin bu şiirlerden “Farkında olmalı insan…” diye başlayıp “Ömür dediğin üç gündür / Dün geldi geçti, yarın meçhuldür / O halde ömür dediğin bir gündür / o da bugündür.” Şeklinde biteni, Balçiçek Pamir’in AKP milletvekili Müezzinoğlu’nu kaynak göstererek köşesinde yazdığına göre Tayyip Erdoğan tarafından çok beğenilmiş ve “Bunu duvarımıza asalım, hayret bunu Can Yücel’den beklemezdim!” demiş.

G. Yücel: Evet, işte bu olay sahte şiirlerin Can’la ilgisinin olmadığına en güzel örnek! Erdoğan bile bu şiirin Can’a ait olduğuna şaşmış… Bu tür ona aykırı şiirlerin böyle ve özellikle yayılması, yaygınlaştırılması, gerçek Can Yücel’i unutturup uyduruk bir Can Yücel üretmeye hizmet ediyor gibi. Yine örneğin “Her şey sende gizli…” diye bir şiir var. O demin söylediğin şiir var… Mistik, kaderci, boşverci, metafizik bulamaçlı bu şiirlerle Can’a karşı adeta faili meçhul bir kampanya yürütülüyor gibi. Can’ın şiiri şiir gibi şiirdi… Ne o öyle “Ömür dediğin bir gündür/ o da bugündür…” ye, iç, eğlen keyfine bak gerisine aldırma mesajı? Can muhalif bir şair, söyleyeceğini eğilip bükülmeden dobra dobra söyleyen bir şair, ziyaret edenlerin şaşırdığı iki göz odada oturup üreten bir şair…

K. Öncü: İzninle bir örnek daha vereyim. Umarım Can Baba bana kızmaz, vallahi ben yazmadım. İnternette dolaştırıyorlar Can Yücel’in şiiri diye. Adı “En önce ve illâ ki sağlık olsun” imiş! Bir kısmı şöyle “Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama./ Yarım saat erkene kurulsun saatin. / Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin…/ Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin./  Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin./ Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin. /Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart…” diye devam ediyor! Bunu okuyan genç kuşaklar da “Yahu Can Yücel dedikleri bu muymuş? Bu şiir bile değil be!” diyorlardır herhalde.

G. Yücel: Ben Can’ı unutturmak için, Can’ı yanlış tanıtmak için, Can şiirinin içini boşaltıp lay lay lomla doldurmak için gösterilen çabaların hiç bir işe yaramayacağına inanıyorum. Çünkü demin de dediğim gibi sadece yazın değil, kışın da evimizden ve Eski Datça’dan Can’ın ziyaretçileri eksik olmuyor.

Bu arada söyleşimizi sessizce izleyen Su Yücel (Can Baba’nın kızı) girdi söze.

Su Yücel: Son zamanlarda bakıyorum da adam değişti. Eskiden kalemi, kâğıdı ve daktilosundan başka bir şeyi olmayan o adam şimdi internette, cep telefonlarında dolaşıyor. Hiç görmediğim, hiç duymadığım, kendisine yabancı mı yabancı, aykırı mı aykırı şiirler yazıyor, internette birileriyle (bu arada Tayyip’le) çetleştiğinden de şüpheleniyorum. Yarın öbür gün bizim yani ailesinin görmediği bilmediği videolarını bile izleyebiliriz e-postalarda. Can Yücel’i merak edenler açsınlar kitaplarını, gerçek Can Yücel şiirlerini oradan okusunlar.

K. Öncü: Sevgili Güler Abla; 2000’den itibaren –yanılmıyorsam- dört kez Can Şenliği düzenlendi Datça’da. Dolu dolu şenliklerdi ama 2005’ten itibaren iptal edildi. Ondan sonra da aile ve sevenleri her 12 Ağustos’ta Can Yücel’in mekânında kendiliğinden buluşarak şiirlerini okudular, anılarını paylaştılar, onu andılar.

G. Yücel: Şenliğin yapılamaması ve iptal edilmesinden ötürü uzun zamandır aileyi, yani bizi suçluyorlar. Olayın aslı şu: Eski Belediye Başkanı başlangıçta Şenlik fikrini bana önerdiğinde “Ya gelecek seçimde seçilemezsen, şenliğin akıbeti ne olur?” diye sordum. O da; seçilse de seçilmese de şenliği ölene dek sürdüreceğini söyledi ve ben bu sözü ciddiye alarak “Evet” dedim. Başkan 2004 seçimlerinde yeniden seçildikten sonra Belediye’nin parası olmadığını, sponsor bulamadığını öne sürerek ve bize de haber vermeden şenliği iptal etti. İptal haberini biz de gazetelerden ve üzüntüyle bizi arayıp soran dostlardan öğrendik. Bunun üzerine şenliği biz gerçekleştirmek istedik, “Emniyet’ten izni siz alın, biz sponsor buluruz” dedik. Onu da kabul etmedi. Böylece şenlik sona erdi. Ama biz her sene 12 Ağustos’ta Can Evi’ni ziyarete açıp sevenleri ve dostlarıyla mekânında buluşuyoruz.

K. Öncü: Güler abla, yine “internet” diyeceğim ama kızma. İnternet üzerinde Datça Çevre Derneği ve Datça Yerel Tarih Gruplarına gönderilen bir programda bu sene 12 – 14 Ağustos tarihleri arasında Datça Belediyesi ve Edebiyatçılar Derneğinin ortaklaşa olarak “Datça Edebiyat Günleri İzlencesi” düzenledikleri bildiriliyor ve programda Can Yücel ile ilgili etkinlikler de var. Bu programda 12 Ağustos saat 18.00’e “Can Yücel Anıt Mezar Ziyareti” konulmuş. Oysa mekân buluşması her sene –sıcaklar nedeniyle- saat 19.00’da gerçekleştiriliyordu. Bir de 13 Ağustos günü saat 13.30’a “Can Yücel Müze Evi Ziyareti” konulmuş?

G. Yücel: Kemalciğim, bu konuda hiç bir bilgim yok, kimse beni arayıp bu programla ilgili görüşüp fikrimi sormadı. Biz yine her sene olduğu gibi 12 Ağustos günü 12.00 – 18.00 saatleri arasında Can Evi’ni ziyarete açacağız. Şunu da söyleyeyim, o programı kim yaptıysa demek ki ilgisiz biri çünkü Can Evi bir müze değil. Önceden haber vermek koşuluyla sadece Edebiyat Araştırmacılarına açıyoruz, onun dışında da her 12 Ağustos’ta sevenlerine. Her neyse, bizim bu sene Can’la buluşmamız her sene olduğu gibi yine saat 19.00’da olacak. 13 Ağustos’ta ise, sen de biliyorsun sağlık sorunlarım ve heyecan nedeniyle 12 Ağustos akşamları evi kapatıp bir kaç gün başka yerde kalıyorum. O yüzden 13 Ağustos’ta Can Evi ziyareti mümkün değil.

K. Öncü: Zaten bu programı ben sadece dediğim grupların internet üzerindeki haberleşmesinde gördüm. Gerçekten böyle bir etkinlik var mı yok mu bilemiyorum. Çünkü ilanını duymadığım gibi afişine de rastlamadım. Belki haberiniz vardır diye size bir sorayım dedim. Söyleşi için çok teşekkürler…

Kemal Öncü (http://kemaloncu.blogcu.com)

Paylaş:

Yorum yapın