James Hakan Dedeoğlu’na 6 soru | Can Öktemer

Ocak 24, 2020

James Hakan Dedeoğlu’na 6 soru | Can Öktemer

Fotoğraf: Aylin Güngör
Fotoğraf: Aylin Güngör

-En son okuduğunuz kitabın adı nedir?  İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?

Şu an okuduğum kitabı pek sevemedim, o sebeple keyifle okuduğum ondan önceki kitabın adını vereyim; Hakan Bıçakcı- Normal Nefes Almaya Devam Edin. Sıradan ya da sıkıcı gözükebilecek karakterlerin ve hayatların gözünden nefis ve eğlenceli tespitlerle dolu bir kitap. Müthiş akıcı bir dil ile canlanan harika fikirlerle dolu kısacık öyküler kitabı.

-Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?

Kitabın Nöbet isimli ilk bölümünde yer alan ikinci öykü Lağım Parfümeri kitabın en sevdiğim anlarından. Kanalizasyon sıkıntısı yaşayan ve berbat bir kokunun gün ve gün yayıldığı mahalledeki çakma markalar satan parfümeri de çalışan karakterin gözünden dinliyoruz;

“İçerdeki her türlü aromayı alt eden derin bok kokusuna rağmen satışlar pek düşmemişti. Devam ettim dükkânda oturmaya. Bekledim. Telefonumla oynadım. Bir şeyler okudum. Bir şeyler izledim. Bolca sıkıldım. Ara sıra tuvalete gidip etrafımızı saran korkunç kokuya şahsi katkımı sundum. Yıllara benzeyen aylar geçti. Dereyi temizleyemediler gitti. Kurbağlıdere’nin hakkından gelen hayalet avcılarından ses seda yoktu. Üstüne bir de elektrik kesintileri başladı. İçi sarı sıvı dolu şişeler üç duvarı kaplıyor boydan boya. İdrar tahlillerinin önünde, sidikle karışık dışkı kokuları arasında oturuyorum. Sabah dokuz, akşam dokuz. Elektrikler daha sık gidiyor bu ara. Avizecide bir başka gidiyor. Koskoca krallık kaşla göz arasında yıkılıyor. Tabelasındaki iri harflerle birlikte tarihe gömülüyor. 400 avizenin aynı anda sönmesi daha trajik, daha koyu, daha nefes daraltıcı bir karanlık bırakıyor ardında. Ancak kısa sürede bu etki kayboluyor, aynı hafızasız karanlığın içinde buluşuyoruz. Bizim dükkânda ek olarak müzik susuyor bir de. Bazen öyle bir şarkı, öyle bir yerde kesiliyor ki, 400 avizenin aynı anda sönmesine bedel. Kral Avize’nin çok katlı, devasa karanlığıyla boy ölçüşecek cinsten.”

-Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?

Ağırlıklı sezgilerim, bir miktar da arkadaş tavsiyesi. Yeni kitap seçmek benim için çok zor bir süreç aslında. Az zaman ve tonlarca kitap varken aralarından doğru olanı bulmaya çalışmak kolay değil. Bu yüzden zamana yayıp, doğru kitapla karşılaşmayı bekliyorum genelde. Ya da sevdiğim bir yazarın yeni bir kitap yayınlamasını.

-Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?

Onlarca, yüzlerce kitap var böyle ama şimdi hızlıca düşününce aklıma Alan Weisbecer’in Kozmik Haydutlar’ı geliyor…

-Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?

İlk okuyan eşim Aylin Güngör oldu hep. Ne yazarsam yazayım önden onunla paylaşıyorum, sonra üzerine konuşuyoruz. Sadece yazma aşamasında değil kurguyu kafamda şekillendirirken de Aylin ile hep laflarız olası fikirler üzerine.

-Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?

Tek işim yazarlık olmadığı için –keşke öyle olsaydı- gün içerisinde bir dolu başka işle haşır neşir olurken, iki arada bir derede yazmayı öğrendim. Elbette sessiz sakin, her şeyden uzak bir yerde yazmak isterdim ama böyle bir lüksüm olmuyor. Bu sebeple “yazım alanı kriterleri” geliştirmedim hiç. Günün herhangi bir saatinde, iki iş arasında, sabah erken saatte, belki biraz vapurda giderken, denk gelirse bir kafede yazabiliyorum… Günümüzde yazabilmek biraz da bunu gerektiriyor sanırım. Ama yazmayı en sevdiğim yer yazları gittiğimiz Anamur.

edebiyathaber.net (24 Ocak 2020)

Paylaş:

Yorum yapın