Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi 200. kitaba ulaştı

Ağustos 21, 2013

Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi 200. kitaba ulaştı

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Hasan Âli Yücel Dizisi, Tolstoy’un ünlü klasiği Kreutzer Sonat ile 200. kitaba ulaştı.

Kitapta Tolstoy kahramanlarının ağzından evliliği ve aşkı gerçekçi bir dille sorgularken, müziğin yaşamımızdaki yerine ve anlamına ilişkin tartışma yaratacak görüşlerini de ortaya koyuyor. Rus yazar yayımlandığı dönemde sansüre uğrayan romanda edebiyat meraklılarını Beethoven’in bugün dünya sahnelerinde en çok icra edilen ve sevilen eserlerinden biri olan Kreutzer Sonat’ıyla da tanıştırıyor.

Kitaptan

“Beethoven’in Kreutzer Sonat’ını çalıyorlardı. İlk prestoyu bilir misiniz? Bilir misiniz?! –dedi bağırarak.– Ah!.. Korkunçtur bu sonat. Özellikle de bu bölümü. Müzik zaten genel olarak korkunçtur. Nedir o öyle? Anlamıyorum. Müzik nedir? Müzik ne yapar? Ve yaptığı şeyi neden yapar? Müziğin ruhu yüceltmek suretiyle etki ettiğini söylerler, saçma, yanlış! Müzik insanı etkiler, hem de korkunç şekilde etkiler, kendimden biliyorum, ama asla ruhu yücelterek değil. Müzik, insanın ruhunu yücelterek ya da alçaltarak değil, sinirini bozarak etkiler. Size nasıl anlatayım? Müzik kendimi, gerçek durumumu unutturur bana, beni başka, benim olmayan bir duruma taşır: Müziğin etkisiyle hissetmediğim bir şeyi hissedebilirmişim, anlamadığım bir şeyi anlayabilirmişim gibi gelir bana. (…)

Müzik beni bir anda dosdoğru bu müziği yazan insanın içinde bulunduğu ruhsal duruma götürüyor. Ruhen onunla birleşiyorum ve onunla birlikte bir durumdan diğerine geçiyorum, fakat bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Aslında Kreutzer Sonat’ı besteleyen Beethoven neden öyle bir durumda bulunduğunu biliyordu, içinde bulunduğu bu durum onu belli davranışlara götürmüştü ve bu durumun onun için bir anlamı vardı, benim içinse hiçbir anlamı yok. Bu yüzden de müzik sinirime dokunuyor sadece, bir sonuca götürmüyor. Askeri bir marş çalınır, askerler bu marşla yürürler, müzik görevini yerine getirmiştir; dans müziği çalınır, dans ederim, müzik görevini yapmıştır; ilahiler söylenir, ayine katılırım, müzik yine amacına ulaşmıştır, oysa bu sadece insanı sinirlendiren bir şey ve bu sinirle yapılacak bir şey yok. İşte bu nedenle de müzik bu kadar korkunç, zaman zaman da dehşet verici bir etki yapıyor. Çin’de müzik devlet işidir. Öyle olmalıdır zaten. İsteyen herkesin başka birini ya da başka bir sürü insanı hipnotize etmesine, daha sonra da bu insanlara istediğini yapmasına izin verilebilir mi?”

edebiyathaber.net (21 Ağustos 2013)

Paylaş:

Yorum yapın