Gogol’un Palto’su | Serkan Parlak

Nisan 3, 2018

Gogol’un Palto’su | Serkan Parlak

Palto Yayınevi, geçtiğimiz yılın sonlarında Gogol’un Palto’sunun 175. yıl özel baskısını yayımladı. Yayınevinin novella dizisinin ilk kitabı olan Palto’yu Ahmet Uzun çevirmiş. Kitabın basım tarzı günümüz yayıncılığının geldiği son noktayı çok iyi bir şekilde özetliyor. Kitap artık nitelikli bir tasarım nesnesi…

Elimizde tasarımıyla adeta sanat eserine dönüşmüş bir kitap var. Sert kapağın uyumlu renk seçimleriyle daha ilk bakışta ilgi çekiyor. Berat Pekmezci’nin grafik çizimleri ise kitabın görsel etkisini daha da artırıyor. Bunu her okuyucunun metni okurken kafasında oluşan imgelerin farklılığını dikkate alarak söylüyorum. Çizimlerdeki renkler uzun hikâyenin içeriğiyle uyumlu biçimde seçilmiş. Girişte yazarın biyografisine ek olarak Vladimir Nabokov’un nitelikli eleştirel deneme yazısı yer alıyor. Bu yazı ise eleştirinin nasıl özgürleşip bağımsız bir tür olabileceğini kanıtlaması açısından ayrı bir dikkati hak ediyor. Her anlamda yayınevinin adına yakışır bir kitap olmuş diyebilirim.

“Gogol’un ‘Palto’sunun altında ne vardı? Gogol, orada hangi gizi saklamıştı? Cevap açıktı: ‘Küçük İnsan’. Bu yüzden modern öykünün kökenlerini/doğuşunu Gogol’la başlatanların ileri sürdükleri en önemli gerekçe, onun küçük/sıradan insanları öykü sanatına ilk kez sokmuş olmasıdır. (Tosun, 2017: 16) ” Palto’nun başkahramanı Akakiy Akakiyeviç, havalı biri değildir. Fiziksel kusurları vardır. Yüzü çiçek bozuğudur. Boyu kısadır. Alnının önü açık, saçları kızıldır. Alnıyla yanakları derin kırışıklarla çizgi çizgi, kırmızı tenli bir adamdır. Bütün bu görünüme Petersburg’un iklimi neden olmuştur dense de kişilik özellikleri ile fiziksel görünümünün benzerliği dikkat çekicidir. Estetik açıdan güzel biri değildir, bu durum mesleğiyle de uyumludur. Fiziksel betimlemelerdeki sıradanlıkla devlet kurumlarının sıradanlığı birbirini tamamlar. Kendisine getirilen işlerde işi kimin getirdiğine bakmadan doğrudan yapar. Sorgulamaz çünkü soru sormaz. Varlığı ve yokluğu belirsiz biri vardır karşımızda. Evinde bile kopyalama işine devam eder. Hayattan sadece bu şekilde zevk alır. Dairede çalışan herkese yabancılaşmıştır. Sadece eşek şakalarına dokunaklı bir ses tonuyla karşılık verir: “Bırakın beni Alah aşkına, ne diye bana eziyet ediyorsunuz.” Onlar etkilenir bu cümlelerden. Eğitimli de olsa iyi ve yüce kabul edilen insanlar da kaba ve acımasız olabilirler. Anlatıcı onlara gerçekte ne olduklarını bu cümlelerle hatırlatmaya çalışır. Onlar da aynı duruma düşebilirler ileride. Ama Akakiy Akayeviç acizdir. Elinden bir şey gelmez.

Başkahramanımızın iyice incelen, artık onu dondurucu soğuklardan koruyamaz olan ve arkadaşlarının alay ettiği paltosunu tamir ettirmeye karar vermesiyle hikâye yön değiştirir.  Terziye gitmeye karar verir. Burada öbür küçük insan karşımıza çıkar. Terzi Petroviç; serflikten özgür kalınca kendini içkiye verir, sadece içtiğinde keyiflidir. İçkiliyken müşterilerin düşük fiyat tekliflerini kabul eder. Maddiyat düşkünü karısı güzel değildir. Karanlık bir binanın çatı katında yaşamaktadır. Terzi olduğu halde gözleri iyi görmez. Başkahramanımız kekeleyerek paltosunun kötü halini Petroviç’e anlatır. Terzi, paltonun hiçbir şekilde onarılamayacağını, tek çözümün yeni bir palto olduğunu söyler. Bu bölümde Petroviç’in “tip” olduğunu söyleyebiliriz. Rusya özelinde, genel özellikleriyle alkolik bir terzi tipi canlandırılmaya çalışılmıştır. Kişilik özellikleri sınırlı verilmiştir. Çünkü onun temel işlevi, başkahramanın gelişimine hizmet etmektir. Ancak paltoyu Akakiy Akakiyeviç’in sırtına geçirirken ki havası, onu sokakta gözleriyle takip etmesi bir açıdan onun da ürettikleriyle mutlu olduğunu, kendini bu biçimde var ettiğini ve onurlandığını göstermesi bakımından önemlidir.

Yüz elli ruble Akakiy’e çok yüksek gelir. Çünkü memurlar düşük ücretler alır, bürokratik işleyişin en alt kademelerinde yer alırlar. Kıt kanat geçinirler ve az da olsa para biriktirmeye çalışırlar. Onlar için çok gerekli bir giysi almak bile hayatlarını alt üst edebilir. Abartı ve mizah içi içedir bu bölümde. Gerçeği vermek için komiği kullanmak etkili bir anlatım yöntemidir Gogol için. Palto aslında burada başkahramanımızın arzuladığı, istediği hayatı simgeler. Varlığının ihtimali bile hemen değişim yaratır. Palto hayaliyle kendini güçlü hisseder, hayatı fark eder ve gözleri parlar. Büyük zorluklarla parayı biriktirir. Palto on dört günde dikilir. Amirinin paltonun onuruna verdiği ziyafete giderken önce bomboş, sonra da ışıltılı sokaklarda, zarif hanımların, kürklü beylerin, süslü püslü arabaların olduğu caddelerde yürür. Vitrinlerdeki resimleri inceler. Gülümser hiçbir şey düşünmeden. Paltoyla birlikte hayatının anlamı değişmiş, birinci sınıf hayatın yaşandığı mekânlara geçiş yapmıştır. Hayatı anlam kazanmıştır adeta. Sınıf atlamıştır palto sayesinde. Çevresindekilerin ona yaklaşımı değişir. Önemli, değerli biri gibi görünmeye başlar. Devlet memurluğunda ahlaki değerlerden daha çok dış görünüş önemlidir.

Ziyafetten çıkışta keyifle yürürken yanından geçen oynak bir kadının peşine düşer. Kadınlarla ilgilenmeye bile başlamıştır artık. Loş sokakta yürürken etrafını serseriler paltosunu çalarlar. Nöbetçi onu komisere yönlendirir. Hayatının anlamını kaybetmiştir. Bu durumda alt-üst olur. Eskisinden daha da kötüdür şimdi. Yaşlı ev sahibesi onu dindar ve dürüst olduğu gerekçesiyle baş komisere yönlendirir. Baş komisere gündüz üç kez uğrar bulamaz, akşam dördüncü kez uğradığında memurları sert bir ses tonuyla tehdit eder ve görüşme isteği kabul edilir. Bürokrasinin çarkları bu şekilde işler. Bıktırıcıdır, sıkıcıdır. Tuhaf bir tepki alır baş komiserden, sorgulanır: “Evine niçin böyle geç dönüyormuş, sakın uygunsuz bir yerde takılıp kalmış olmasınmış.” Bu durum bildiktir. Devlet dairelerine sorun çözmek giden yurttaşlar çoğu zaman yaptıklarıyla sorgulanır, suçlu duruma düşürülürler. Bürokrasiye karşı olumsuz yargılar beslenir genellikle. “ Son bir umutla gittiği ‘önemli kişi’ tarafından sert bir şekilde azarlanıp eve döner ve bir daha kalkamaz. Yolda üşütmüş ve ateşi çıkmıştır. Sonunda hastalanarak ölür. Hiç şüphesiz onu öldüren soğuk değil, umutlarının düşlerinin yok olmasıdır. Hayattaki tek varlığı, umudu ve tutamağı olan yeni paltoyu çaldırınca Akakiy Akakiyeviç’in ölmesi şüphesiz semboliktir ve hayatın anlamını kaybetmesini simgeler. Hayatının tek rengi, yaşama coşkusu yol arkadaşını kaybedince hayat anlamını yitirir. Dairedeki arkadaşları ölümü dört gün sonra duyarlar.” (Tosun, 2017:17)

Palto’daki mühim şahsiyet nasıl biridir? Kısa süre önce önemli biri olmuş, ondan önce gayet önemsizmiş. O, önemini artırmak için çok uğraşır. Astları onu giriş merdivenlerinde bekler. Kimse ona doğrudan ulaşamaz, ulaşabilmeleri için katı kurallar vardır. Önce kurul sekreterine,  ardından yüksek rütbeli yetkiliye, son olarak da mühim kişiye ulaşılır. Disiplin çok önemlidir. Memurlar onu görür görmez kalemlerini bırakıp derhal hazır ola geçip beklerler. Korkutucudur. Astlarıyla hep sert bir tonda konuşur. Arkadaşlarına yakın davranır ancak unvanı başını döndürmüştür bir kere. Dengi insanlar varken hoş biri olur, alt rütbelilerle bir araya gelince ise asık suratlı ve katı bir suskunluğa bürünür. İlginç sohbetlere katılmak ister, ancak saygınlığı zedeleneceğinden yapamaz. Sonunda dünyanın en sıkıcı adamlarından biri olup çıkmıştır. Aslında o da bürokratik çarkların arasında kaybolmuştur, silinmiştir. Bu yüzden ismi bile yoktur, önemsiz ve sıradandır. Ancak konumunun avantajlarını kullanarak başkaları üzerinden kendini tatmin etmeye çalışır.

Gogol’ün Palto’sunda merkezi ve yan kişiler küçük insan tipleridir. Bu kişiler çeşitli yönleriyle ele alınmıştır. Üçü devlet memuru biri terzidir. Hepsi alt sınıflara mensuptur. Kendileri konumları ve meslekleri aracılığıyla var etmeye çalışırlar. Ancak başkahraman Akakiy Akakiyeviç paltosu yani görünümü sayesinde var olmaya çalışır. Ezik, sıradan, adeta var olmayan bir kişi olarak palto sayesinde az da olsa görünür olmayı başarır. Bu durum çok kısa sürer. Çıkış yoktur. Yaşam küçük insanlar ve çalışma hayatları için kısır bir döngüdür. Bütün çabalar boşunadır.

Tosun, Necip. (2017) Öyküyü Sanat Yapanlar, Dedalus Kitap, İstanbul

edebiyathaber.net (3 Nisan 2018)

Paylaş:

Yorum yapın