Gerçek İslamiyet bu değil | Filiz Gazi

Mayıs 26, 2014

Gerçek İslamiyet bu değil | Filiz Gazi

filiz-gazi-300x225Materyalist, Marksist, ateist, hatta kâfir olmam önemli değildir. Marksist diyalektiğin keskin bıçağıyla en küstah karşıtlarımın kellerini kopardıktan sonra uslu uslu evime dönüp ilahi Hafız’ın Divan’ını ya da Mevlana’nın Mesnevisi’ni açarım; sözcüklerle, imgelerle sarhoş olurum; Melekler şölenine katılıp, tasavvufi sefahatin zevklerinden tat almaya hazırımdır.

Dinin sanat gibi bir şey olması gerekirdi esasında. Sanat, ne içindir sorusunun cevabı kesinleşirdi böylece. Sanatlarını, toplumlar için icra eden peygamberler yormayan, zorlamayan kitaplar yazarlardı.  Huzur veren, ebediyetsizliğe karşı duyulan korkuyu yatıştıran, arzular karşısında boynu kıldan ince olan, kimseleri incitmemeyi vaaz eden, kötülükle iyilik arasındaki mesafeyi en aza indirgeyen yasalar.

İlham perisi Tanrı baştan yanlış yaratıldı. Yaratıldıktan sonra can çıkar, huy çıkmaz misali kötü bir Tanrımız oluverdi. İş işten geçmişti artık. Bu toprakların bahtına İslamiyet düştü.

Daryush Shayegan’ın Yaralı Bilinci, İslamiyet ekseni üzerinden Batı’yı, modernlik üzerinden Doğu ontolojisinin göstermeye çalıştığı uyumu irdeliyor.

Shayegan’a göre, batı-dışı uygarlıklar, iki paradigmanın zamanını yaşamaktadırlar: Kendi paradigmaları ve büyük bilimsel devrimlerden doğan paradigma. Bu karşıt paradigmalar arasında yaşayan insanın, saçma davranışlarda bulunma tehlikesiyle karşı karşıya kalmadan bu duruma nasıl razı olabileceğini sorusu üzerinde düşündürtüyor Yaralı Bilinç.

Shayegan, birbiriyle uyumsuz yaşam tarzlarından ileri gelen zıtlıkların, birbirlerinden ayrı ama aynı yaşam içinde bir arada düzenlenebileceğini düşünüyor. “Örneğin bir Japon için, işi ve modern hayat tarzı Batılı’dır, ama mahremiyetinin iç bölgesini oluşturan aile hayatı ve görenekleri geleneklere bağlı kalır; öyle ki bu bölünme normal faaliyetlerini aksatmadığı gibi onu bir ölçüde aşırı sert sarsıntılardan korur.

Nahda düşünürlerinden bahsediyor Shayegan. 19. Yüzyıldaki uyanış, aydınlanma dönemini içine alan, aydınlık İslam vurgusu Yarali-Bilinc-Geleneksel-_163351_1olan düşünürler.

Mısırlı El Kasımi, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmaları nedeniyle doğa yasalarının ve bilimsel nedenselliğin üstünlüğünü görmeyi reddeden Müslümanlar’daki kültürel atavizme karşı dürüst bir saldırı başlatıyor.

Sudanlı yazar Tayip Salih, peygamber zamanına geri dönmenin saf ve basit bir ütopya olduğunu düşünüyor örneğin.

İslam’ın modern devlet anlayışıyla kesinlikle bağdaşmayacağını söyleyenlerde var. Raşid Boudjedra, İslami sistem uygulamasının korkunç ve toptan başarısızlığının örneği olarak İran’ı gösteriyor.

8 Kasım 1872’de Paris’te yaşayan İran’lı Cemaleddin Esad Abadi, bir konferansta Osmanlı hükümeti ile Mısır hidivliğini altmış yıldır hiçbir şey elde edemeyen bilimsel okullar açmakla ve bu okullarda felsefe öğretmemekle suçluyor. Abadi, “bütün gece boyunca bir petrol lambasının önüne çömelen Müslüman düşünürlerin kendilerine neden hiçbir zaman ‘üstü örtüldüğünde bu lamba neden tütüyor?’ sorusunu sormadıklarına hayret ediyor.

Shayegan, İslam’ı demokrasi, sosyalizm ya da liberalizm kadar sekülarize olmuş kavramlar üzerine oturtmaya devam edildiği müddetçe, sorunları çözmekten ziyade zihinlerde karmaşa yaratacak melez karışımlara, patlayıcı kokteylere varılacaktır düşüncesinde. “Batılılaşmış ideolog” dediği Ali Şeriati’yi  bayağılık örneği olarak gösteriyor. Birbirinden tiksinen iki paradigmayı marksist altyapı-üstyapı terimleri ile birbirine harmanlayan Şeriati için düşündükleri şöyle:

Tinin fenomenolojisi ve akıl sisteminin kavramsal aygıtından yoksun bırakılmış bir Hegel ile kuramdan ve praxis’ten arındırılmış bir Marx’ı, bir de iki kutbundan koparılmış bir İslam’ı karıştırarak koyu bir çorba elde ederiz; bu çorbada bir araya gelen tüm unsurlar, kendilerini oluşturan ve varoluş nedenlerini doğrulayan zeminden koparılmış olmalarından ötürü, ontolojik ağırlıklarını yitirmiş olurlar.

Öte yandan Shayegan’ın, İslam kötü bir şey değildir, insanı boğmaz, yeter ki onu doğru yerden görmesini bilin diye özetlenebilecek bir ricası da var. Ebu Hamid El Gazali diyor örneğin, şarkı ve müziği dıştalamamıştı. Shayegan’a göre güzel olan şeylerin aşağılanması, duygulara hitap eden şeylerin saplantılı bir şekilde reddedilişi, İslami cemaatlerin katı olan sofuluğundan ziyade totaliter rejimlerin çirkinliğidir. İlerleyen satırlar şu son birkaç yıldır “gerçek İslamiyet bu değil” savunmalarını hatırlatıyor.

Ali Şeriati (1933-1977)
Ali Şeriati (1933-1977)

Tesettüre girmiş kız çocuklarını, recm edilen kadınları, cihat için öldüren çeteleri Shayegan okuyarak anlayamıyoruz. Hakeza hangi yazılı yasalar suça teşvik ediyor Müslümanları gibi bir sorunun da yanıtı yok. Shayegan’ın kuramsal bilgi ile pratiği anlama arasında kurduğu bağlar oldukça karışık.

Biz tekrar Ali Şeriati’nin kapısına döneceğiz sanırım.

Filiz Gazi – edebiyathaber.net (26 Mayıs 2014)

Paylaş:

Yorum yapın