Fantastik edebiyat bitti mi?

Mayıs 21, 2012

Fantastik edebiyat bitti mi?

Fantastik edebiyat temelde tekinsiz bir olay karşısında okuyucuda uyanan kararsızlık duygusuna dayanır, baş kişisi ile özdeşleşen okuyucudur bu. Bu kararsızlık iki yoldan çözülebilir; ya olayın gerçekliğe ait olduğu kabul edilir ya da hayal ürünü olduğu sonucuna varılır.

Öte yandan fantastik belli bir okuma türü gerektirir ve edebiyat yapıtının üç yönüne (sözel, dizimsel ve anlamsal ya da izleksel) yönlerine göre gruplandırılır. Yazarın ayrıntılı bir biçimde incelediğini söylediği türler kuramı özellikleAnatomy of Criticism adlı yapıtta dile getirdiği biçimde Northrop Frye’ın kuramıdır. Bu kuramdan yola çıkan yazar Todorov türü tanımlayacak ana hatları şöyle belirler; Edebiyat incelemeleri başka bilimlerde geçerli olan aynı ciddiyet ve kesinlikle ele alınmalıdır.

Bu ilk önsavın bir sonucu edebiyat incelemelerini yapıtlar üzerine yapılan her tür değerlendirmenin dışında tutma gerekliliğidir. Genelde edebiyat gibi edebiyat yapıtı da bir dizge oluşturur. Hiçbir şey rastlantısal değildir. Edebiyat çözümlemesi tarihselin içinde eşsürem kesitleriyle çalışmayı gerektirir. Dizgiseli ancak bu eşsürem kesitlerinin içinde aramaya başlamak gerekir. Edebiyat yapıtı gündelik konuşmalarımızda sık sık yaptığımız gibi dünya ile bir gönderme ilişkisi kurma ilişkisi kurmaz, kendinden başka hiçbir şeyi temsil etme işlevi yoktur. Edebiyat ister maddesel ister ruhsal nitelikli olsun gerçekten değil, edebiyattan meydana gelir. 

Bu tür tanımlamalardan sonra yine Frye türlerinin alt sınıflamalarına dair bir çok kategori oluşturur yazar: fakat bunu yaparken de bir yandan da Frye’ın sınıflamalarının biçimsel tutarsızlıklarını ortaya koymaktan geri durmaz. Edebi tür tanımından sonraysa sıra fantastiğin tanımına gelir. Yalnız yazar fantastikten bahsederken kendisi bir 20. yüzyıl insanı olmasına rağmen örneklemelerini, daha doğrusu kuramını varsılladığı dayanakları genel anlamda 19. yüz yılda bulur.

Biz, 21. yüzyıl okurlarının popüler ve baskın kültür anlayışıyla da çoğalarak fantastik tür deyince bunun Tolkien vb. isimleri ezberlediğimiz açık. Todorov ise Jacques Cazotte’nın Âşık Şeytan’ı ile başlayıp Balzac’ın Tılsımlı Deri’si, Jan Potocki’nin La Manuscrit trouve a Saragosse’sı, E.T.A Hoffmann’ın öyküleriyle devam etmiştir. Bazense Maupassant yada Gogol’un eserlerine de değinmeden geçmez. İlerleyen bölümlerle beraber fantastik incelenirken kendisiyle “kesişme noktasında’’ yer alan saf tekinsiz, tekinsiz fantastik, olağanüstü fantastik ve saf olağanüstü kavramlarına da yer verilir. Edgar Poe’dan Gautier’in Ölü Âşık’ına ve J.D. Carr’ın Yanan Oda’sına doğru yürüyen bir alanda eserler tartışılırlar ve betimlenirler. Yazar, fantastiğin söylemi ve izlekleri gibi inceleme konularını da yazıya dökerek fantastiğin edimsel, dizimsel ve anlamsal işlevleri ile ilgili çıkarımlarını da yaptıktan sonra okuyucusunu çok farklı ve olası konulara teslim ediyor: saf ve yoğun cinsel istek, şeytan ve libido, din, bekaret ve anne, ensest, eşcinsellik, ölüseverlik ve vampirler.

Eserlerde, pasajlarla desteklenen konulardan anlaşılan, tensel aşk aşırıya kaçmasa da şiddetli aşk ve onun tüm biçimleri Hıristiyanlık adına kötülenmekte ya da yüceltilmektedir. Son olarak da Kafka’nın Şato ve Dönüşüm’ünden örneklemelerle konuya son veren Todorov bizi şu soruyla baş başa bırakır: fantastik edebiyat artık bitti mi?

Güneş Pehlivantürk

Bu yazı ilk kez 14 Mart 2004 tarihinde Akşam-lık dergisinde yayımlanmıştır.)

edebiyathaber.net (21 Mayıs 2012)

Paylaş:

Yorum yapın