Benzersiz Ev

Nisan 4, 2012

Benzersiz Ev

Hayallerinizi süsleyen bir ev var mı? Çoğu insanın hayallerini süsleyen bir ev vardır. Kimi bahçeli, kimi iki katlı, kim tek katlı, kimi deniz kıyısında bir evin hayalini kurar. Pencereleri şöyle olsun, duvarları böyle olsun der; hayal evini zihninde bir güzel dayayıp düşer. Şanslıysanız bunu gerçeğe dönüştürürsünüz. Peki insan hayallerinin sınırlarını ne kadar zorlayabilir? Madem konu evden açıldı, bir evi yaparken ne kadar abartabiliriz? Büyüklüğü, şekli şemali, malzemesi ve en önemlisi de içinde sürüp gidecek yaşamıyla, bu evi sıradışı yapmak mümkün müdür? Sıradışının sınırları ne peki sizce?

Sanırım biz ne kadar hayal kursak da, hayalimizdeki en sıradışı evin “Benzersiz Ev”le boy ölçüşmesi mümkün değil. Yazar Elliot Skell bu konuda hepimizden daha çılgınca düşünmüş olsa gerek ki ortaya “Benzersiz Ev” çıkmış.

“Benzersiz Ev”, neredeyse bir kasaba kadar büyük bir evde, dünyadan yalıtılmış olarak yaşayan tuhaf Halibut ailesinin, bu ailenin genç üyelerinden Omniya’nın ve onun çözmeye çalıştığı gizemli olayların öyküsünü anlatan heyecanlı bir roman. Evin reisi yaşlı Hepbilge B. Halibut beklenmedik bir biçimde ölür. Geleneklerine bağlı olan Halibutlar için yaşam normal seyrinde devam eder. Kimse Hepbilge’nin eceliyle değil de bir cinayet sonucu öldüğünü fark etmez bile. Ancak Omniya Halibut bazı tuhaf şeyler görmüştür. İşin kötüsü onun bir şeylerin farkına vardığı anlaşıldığında, Omniya’nın da hayatı tehlikeye girer. Omniya cinayeti kimin işlediğini çözmeye çalışırken, bir yandan da ölümle köşe kapmaca oynamaya başlar.

Nasıl? Heyecanlı bir film fragmanı gibi anlattım, değil mi? Elimden gelen bu, kusura bakmayın. Çünkü ağzımdan biraz daha fazlası çıkarsa, size “Benzersiz Ev” hakkında çok fazla şey söylemiş olurum. Bu da kitabın tadını kaçırır. Ama kitabın tadıyla ilgili başka şeyler söyleyerek iştahınızı kabartabilirim.

Örneğin bu Halibutlar kim? Niye neredeyse bir kasaba kadar büyük bir evde yaşıyorlar? Yüz yıldan uzun bir süre önce küçük bir kasabaya bir sandal yanaşır. İçinden Kaptan Hepgenç C. Halibut isimli bir adam ile Digby isimli yardımcısı iner. Yanlarında altı büyük sandık taşımaktadırlar. İkili kısa süre sonra kasabanın dışındaki arazileri satın almaya başlarlar. Kasaba halkının büyük kısmı, bu arazilere inşa edilmeye başlayan evin yapımında görev alır. Ev o kadar büyüktür ki, çalışanlardan hiçbirinin bütün planı kavraması mümkün değildir. Birkaç yıllık çalışmanın sonunda, inşaat tamamlanır, devasa evin devasa arazisinin etrafına bir duvar çevrilir ve Benzesiz Ev’in dünyayla ilişiği kesilir. Bir süre sonra Hepgenç’in, dışarıdan gelen bir kadınla evlendiği haber alınır. Hepgenç, karısı ve dünyaya gelen çocukları asla dışarı çıkmaz. Çocuklar büyür, onlar da dışarıdan gelen kişilerle evlenir ve bu böyle devam eder. Halibut ailesi genişledikçe genişler. İhtiyaçlarını ise en az onlar kadar kalabalık olan hizmetkarları karşılar. Gerekli durumlarda duvarların dışına çıkma işi hizmetkarlarındır. Halibut Ailesi ise aradan geçen yüz küsur yılda Benzersiz Ev’in garip mekanları içinde tuhaf alışkanlıklar ve hobilerle yaşamlarını sürdürür. Kaptan Hepgenç’in zamanında getirdiği altı sandığın nerede saklı olduğunu ve ailenin sahip olduğu bu gizemli kaynağın nasıl olup da tükenmediği ise ayrı bir muammadır.

Yaşadıkları evin sıradışılığı bir yana Halibut bireyleri de bir gariptir. Dışarıdaki dünya onlar için zor ve yaşanması mümkün olmayan bir yerdir. İnsanlar dışarıda karınlarını doyurmak için çalışmak zorundadırlar. Oysa içeride hayat bambaşkadır. Halibut arasizi güvenli, korunaklı ve insanın her türlü isteğinin karşılandığı bir yerdir. Her Halibut’ın bir hobisi ya da tutkusu vardır. Örneğin şu ölen (ya da öldürülen) Hepbilge’nin müthiş bir kukla koleksiyonu vardır. Bazıları kuşgözlemi konusunda uzmanlaşmış; kimisi kendini her türden ayakkabı biriktirmeye, şiir yazmaya, Benzersiz Ev tarihi incelemeye…vs.adamıştır. Evdeki eğitim sistemi de alıştığımız gibi değildir. Eğilim Salonu denilen eğitim salonunda yetişkinler çocuklara kendi ilgi alanları doğrultusunda gönüllü olarak seminer verirler. Ayrıca evin arazisi, bitki örtüsü, coğrafyası, tarihi gibi konularda bir şeyler öğretilir. Halibutlar’ın kendilerine has “mantıksız” bir mantığı, kaynağının ne olduğu bile çoktan unutulmuş anlamsız gelenekleri vardır. Kimse de bundan şikayetçi değildir. Çünkü ekmek elden, su gölden yaşamaktadırlar.

“Benzersiz Ev” ile ilgili daha da meraklandınız mı? Öyleyse bir an önce okumanızı öneririm. Keyifli bir polisiye olmasının yanı sıra, sözcüklerle anlatılmış görsel zenginliğiyle doyurucu bir kitap ortaya çıkmış. Benzesiz Ev, olur da günün birinde beyazperdeye aktarılsa, mekan tasarımıyla çok çarpıcı bir film olacak. Banu dediydi, dersiniz.

Bu kitap Elliott Skell’in ilk kitabı. Bir ilk kitap içinde bence gayet başarılı. Güzel bir seyirde ilerleyen ve dozu giderek artan heyecanlı kurgusu, yarattığı mekan ve karakterler ile beni bir okur olarak içine aldı ve hiç bırakmadı. “Benzersiz Ev”, geleceğin polisiye roman tutkunları için güzel bir başlangıç olabilir. Kitap bir dizinin ilk cildi. Maceranın devamı özgün dilinde mayıs ayının başında piyasaya çıkacakmış. Onu izleyen aylarda da dilimize çevrileceğini umuyorum. Çeviri demişken, kitabın çevirmeninin daha önce kitaplarıyla da Dolap’ta ağırladığımız Gökçe Ateş Aytuğ olduğunu not düşeyim.

Bütün bu garip şeylerden sonra bir daha sorayım: Sizin hayallerinizdeki ev nasıldı acaba?

Yazan: Banu – Bir Dolap Kitap (04 Nisan 2012)

Paylaş:

Yorum yapın