Efenim en önemli müşterimin HEKİC (Has Edebiyatı Koruma ve İnkişaf Ettirme Cemiyeti) olduğunu biliyorsunuz. Bir gün HEKİC başkanı Nurten hanım beni odasına çağırdı. “Abdi,” dedi. “Belediyelerimiz sıklıkla edebiyat ödülleri vermeye başladı. Bazıları edebiyatın saygınlığından yararlanarak kendi tanıtımlarını yapmaya çalışıyor diye düşünüyoruz. Burnumuza kötü kokular geliyor doğrusu… Hadi göreyim seni, bir araştır bakalım işin içinde neler var?”
Bavulumu hazırlayıp yollara düştüm. Yaptığım araştırmalar sonucunda iki örnekle karşılaştım ki sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim sevgili dostlarım: Davul görünce oynayan, tabut görünce ağlayan belediye başkanıyla bilinen ilçemiz bir öykü yarışması düzenlemeye başladı. Gazetelere ‘I. Geleneksel X Belediyesi Öykü Ödülleri’ diye koca koca ilan veriyorlar. Yahu bir şey hem ‘geleneksel’ olacak, hem de ilk yılında olacak. Hiç olur mu! Bir etkinliğin geleneksel sıfatını kazanabilmesi için onlarca yıl düzenlenmesi gerektiğinden habersiz bunlar dostlarım.
İkinci örnek ise, bazı ödüllerin ne denli saygın olduğunu ifşa etmesi bakımından evlere şenlik: Tebessümü bile sadakadan sayan başkanıyla maruf bir belediyemiz (İsim vermemek için ne denli titizlendiğim sanırım anlaşılıyordur) öykü ödülü düzenliyordu ve öyle bir şey oldu ki başvurular bitmeden kazanacakların belirlendiği duyumunu aldım. İyi de kimdi bunlar?
Sorunun yanıtını bulabilmek için hemen kılık değiştirip promosyon işiyle uğraşan zehir gibi bir tüccara dönüşüverdim. Bastırdığım kart da yeni konumumu cümle aleme ispatlıyordu zaten. Soluğu malum belediyenin Kültür İşleri Daire Başkanı’nın odasında alıp hemen konuya girdim:
“Efendim firmamız Karaköy Oliva Han’da 42 yıldır faaliyetini sürdüren önemli bir firmadır. Uygun koşullarla belediyenizle çalışmak isteriz.”
“Olabiliir elbette,” dedi ve sustu.
Sanırım balığı yakalamak için oltanın çevresini ufak ufak yemlemem gerekiyordu:
“Basından öğrendiğim kadarıyla bir edebiyat yarışması düzenliyorsunuz. İzin verirseniz yarışmanın plaketlerini bedelsiz bir biçimde hazırlamak isteriz. Bunu, belediyenizle birlikte çalışma isteğimizin küçük bir göstergesi sayarsanız çok çok seviniriz.”
Adam, başkanından ödünç aldığı yüzle tebessüm edip çekmeceden bir kağıt çıkarıverdi: “Kazananların listesi burada, her birine bir plaket hazırlarsanız sevinirim,” dedi. “Haa unutmadan, bir tane de başkanımız için hazırlarsınız, ona da ödül sunmak icap eder şimdi.”
“Tabii, tabii,” deyip listeyi aldım ve yanından ayrıldım. HEKİC başkanı Nurten hanım listeyi incelerken resmen köpürdü. Başını kaldırıp bana baktı. “Bundan böyle belediyeler yakın takibimizde Abdi!” dedi.
Edebiyatın derdi bitmiyor işte dostlarım, gerçi iyi ki de bitmiyor yoksa nice olurdu maişetim?
Abdi Varol – edebiyathaber.net (27 Mayıs 2013)