Edebiyat eleştirisi üzerine | Aysu Erden

Şubat 15, 2013

Edebiyat eleştirisi üzerine | Aysu Erden

Yazınsal Biçem ve Biçemsel Yeti Üzerine: Şairin Biçemsel Seçimlerinin İncelenmesi ve Yazınsal Yorum

Şairin biçemsel seçimi denildiğinde akla, onun eşanlamlı anlatımlar arasından, duruma ve kendi kişisel yaklaşımına uygun olan biçemleri keyfi olarak seçmesi gelmektedir. Bu görüş, anlatım biçimi ile anlamın birbirlerinden ayrılmaz bir bütün olduğunu kabul eden yaklaşımlara zaman zaman ters gelebilir. Çünkü her anlatımın ya da yaratıcı metnin kendisine özgü tek bir anlamı yoktur. Anlatımların derin yapılarında gizli olan çoğul anlamlar, farklı durumlarda, farklı biçimlerde ortaya çıkabilmektedir. Dolayısıyla da, biçem belirli bir durumsal bağlamda ortaya çıkan ve şairin zihinsel süzgecinden geçen bir anlatım dizisi olarak tanımlanabilir. Başka bir deyişle, belirli durumlarda, her tür dil değişkesinin söz konusu duruma uygun farklı bir işlevi vardır (Enkvist, 1985: 19). Örneğin, dinleyiciyi aynı davranışı gerçekleştirmeye çağıran aşağıdaki üç anlatım biçiminin her biri ayrı bir biçemi yansıtmaktadır:

1. (a)   “Bana bak!”

    (b)   “Lütfen dinle!”

    (c)    “Sözlerime kulak ver!”

Aşağıdaki örneklerde ise farklı durumlarda, farklı konuşmacılar ya da aynı konuşmacı tarafından aynı olayı anlatmak için kullanılan farklı biçemlerdeki dil değişkeleri görülmektedir.

2. (a)  “Öldü!”

    (b)  “Vefat etti!”

    (c)   “Geçip gitti!”

    (d)   “Dünyasını değiştirdi!”

    (e)    “Geberdi!”

Enkvist farklı durumlarla farklı anlatımlar arasındaki ilişkiyi açıklamak için iki yol önermektedir (Enkvist, 1985: 20):

1. Durum-Anlatım: Önce belirli durumları betimlemek, sonra da hangi anlatımların bu durumlara has ve uygun olduklarını saptamak.

2. Anlatım-Durum: Önce belirli bir dil özelliğini betimlemek, sonra da bu dil kullanımının hangi durumlara uygun olarak ortaya çıktığını saptamak.

Bu yaklaşım, dilbilimci ve Lancaster Üniversitesi öğretim üyesi Geoffrey Leech’in (1936-) biçembilim ile dilbilim arasında saptadığı şu ilişkiyi akla getirmektedir: Yazınsal metinler söz konusu olduğunda, biçembilim yöntemi dilbilim betimleme özelliklerini adım adım eleştirel yorumlamaya uygular. Yazın eleştirisi ve dilbilimin betimleme yöntemi birbirlerinden ayrı görünseler de birbirlerini tamamlarlar. Leech, bu aşamada Enkvist’inkine koşut iki yaklaşım önermektedir (1985: 42).

Anlatım Biçimlerinden Yazınsal Yoruma-Yazınsal Yorumdan Anlatım Biçimlerine

Leech’in önerisi şöyle özetlenebilir:

  • Eğer dilbilime öncelik tanınarak inceleme yapılmaya başlanırsa bir yığın dilbilimsel veri içinden sadece biçemsel olma özelliği gösteren öğelerin seçilmesi gerekmektedir. Leech’in kendisinin de tercih ettiği bu yöntemde dilbilimsel detaylardan yazınsal yorumlara gidilmektedir. (Anlatım biçimi-Yazınsal yorum)
  • Eğer yazınsal eleştiriye öncelik tanınarak inceleme yapılmaya başlanırsa, bu kez de metnin yazınsal olma özelliği gösteren öğelerinin seçilmesi ve metnin içindeki dilbilimsel detaylar arasında bu öğelerin gerçekten diğerlerinden farklı olup olmadıklarını belirten kanıtların bulunması gerekmektedir. (Yazınsal yorum-Anlatım biçimi)

Yazınsal metnin dilini detaylı olarak incelemek suretiyle o metnin anlam ve değerini daha iyi anlamak olasıdır, ancak bu tür bir biçemsel inceleme, yazınsal metin hakkında değer yargılarına ulaşmayı sağlamaz. Ancak incelenen metnin yorumunda bulunan bağdaşıklığı bulmaya, belki de bir tür “önyargı” ya varmaya yarar. Okuyucu izlenim edinmeye yönelik olarak yaptığı her okuma sonucunda mantık çerçevesinde bir kıymet takdirinde bulunacaktır (Leech, 1985: 56).

Biçemsel Yeti, Okurun İzlenimleri

Burada okur açısından biçemin ne anlama geldiği sorusu akla gelmektedir. Okur yazınsal bir metni okuduğu zaman, o metni daha önce okuduğu ve benzer durumlarda ortaya çıkmış olan diğer metinlerle karşılaştırır. Bu durum okurun dil yetisinin bir bölümünü oluşturan biçemsel yetisi (stylistic competence) ile yakından ilgilidir. Okurun biçemle ilgili izlenimleri, okuduğu metni metinler ağının standartlarıyla karşılaştırdığı zaman ortaya çıkar. Okur, metindeki belirli dil özelliklerinin yoğun olup olmadığını diğer metinlerdeki benzer yoğunluklarla karşılaştırır. İşte bu karşılaştırma sonucu ortaya çıkan ve ortak olan ya da farklı ve ender görülen dil özellikleri metnin içindeki biçem belirticilerdir (stylemarkers). İşte metne biçemsel tadı veren de bu belirticilerdir. Eğer bu belirticiler yoksa metnin biçemi ölçünlü olacaktır (Enkvist, 1985: 20). Okurun, okuduğu metni ölçünlü metinler ağıyla karşılaştırmasını gerektiren bu duruma bakarak şöyle bir yargıya varmak olasıdır. Daha önce hiçbir tiyatro oyunu okuma deneyimi geçirmemiş olan bir insan Shakespeare’ın ya da Beckett’in oyunlarından birini okuyunca o özel tadı alamayacaktır. Biçemin okur üzerinde etkin olup olmaması; okurun hayata bakış açısı, kişisel beğenileri, kültürel birikimi, eğitimi, psikolojisi, yazınsal metinlerle olan önceki deneyimleriyle, okuma alışkanlıklarıyla yakından ilgilidir.

Finlandiyalı dilbilimci Nils Erik Enkvist (1925-2009), okurun yazınsal biçeme karşı duyarlılığının artırılması, edebiyat ve dil öğrencilerine biçemsel ölçünlülüğün kazandırılmasında etkin olan ve birincisi geleneksel, diğeri ise yapısalcı olan iki farklı yönteme işaret etmektedir (Enkvist, 1985: 19-21):

  • Klasik ve Neoklasik Sözbilim Doktrini (Rhetorics): Bu yöntem biçemi, konuyla yazar arasında var olan ve yazarın kendi dil özelliklerini göstermesine izin vermeyen bir süsleme sanatı olarak ele almaktadır. Cicero’ya göre, yazınsal üretmede gerekli olan üç aşama vardır: (a) Yaratıcılık (Inventio): Yazılı söylemdeki fikirler, olaylar, kişiler, buluşlar; (b) Düzenleme (Dispositio): Fikir, olay, kişi ve buluşların yazarın seçtiği belirli bir düzene göre sıralanması; (c) Biçem (Elucutio): Yukarıda sözü edilenlerin anlatım biçimi (nasıl anlatıldıkları).
  • Niteleme Çalışmaları (Attribution Studies): Hem belirli bir metindeki hem de ölçünlü olarak saptanan bir metin bütüncesindeki (corpus of texts) dil özelliklerinin yoğunlukları sayılır. Ortaya çıkan benzerlik ve farklılıkların istatistiksel olarak yoğunlukları belirlenir. Bu yaklaşımda biçem, metnin adeta bireysel parmak izi olarak ortaya çıkar. Bu durum, dilbilimci Leech tarafından istatistiksel sapmalar olarak adlandırılmaktadır (Leech, 1985: 40). Bu tür çalışmalar dil-yazın öğrencisinin ya da yazın eleştirmeninin yazınsal metindeki biçem belirticilerini daha kolay izleyebilmesine ve eleştiri alışkanlığını kazanmasına yardımcı olacaktır.

Genel ve Yazınsal Biçembilim

Bu aşamada Leech’in biçembilime yaklaşımına kısaca göz atmak yerinde olacaktır. Leech biçembilimi iki alt gruba ayırmaktadır (Leech,1985: 39-40): (1) Genel Biçembilim: Her tür metnin biçemini inceler ve çok genel anlamıyla resmi, iletişimsel ve yazılı-sözlü dil kullanımlarındaki sapmalarla ilgilidir. Dilin biçimsel özellikleriyle durumsal bağlam arasındaki karşılıklı ilişkileri inceler. Örneğin, bilimsel metinlerde kullanılan dilde edilgen çatı daha sık kullanılırken, buyrum kipine seyrek rastlanır. Yazılı ve sözlü reklam metinlerinde ise buyrum kipinin kullanımı edilgen çatı kullanımından daha sık görülmektedir. (2) Yazınsal Biçembilim: Yazınsal metinlerin biçemini inceler. Yazınsal biçembilimin dört alt dalı bulunmaktadır: (a) Betimleyici Biçembilim (Descriptive Stylistics); (b) Açıklayıcı Biçembilim (Explanatory Stylistics); (c) Bir dizi yazınsal metnin yazarını ve kronolojik olarak sıralanmasını incelemeye yönelik olan ve amacı metnin sınırları dışına yönelik olan açıklayıcı biçembilim (Extrinsic Stylistics); (d) Yazınsal metinlerin anlam ve değerini açıklamaya yönelik olan ve amacı söz konusu metnin derin yapısındaki çoğul anlamları inceleyen içe yönelik açıklayıcı biçembilim (Intrinsic Stylistics).

Şiirde “Normlardan Sapma Kavramı” ve Alışılagelmişleri Karşılaştırma Yöntemi Üzerine

Leech, metnin içindeki anlam ve değerleri açıklamaya yönelik biçem çalışmalarında, ‘sapma kavramı’nı  (deviation) önemine dikkat çekerek, bir dil öğesinin, biçemsel açıdan seçkin ve fark edilebilir kabul edilebilmesi için, onun alışılagelmişlikleri karşılaştırılma yöntemiyle onaylanmış olan bir dizi normlardan sapmış olması gerektiğini vurgulamaktadır. Leech, söz konusu normları iki grupta incelemektedir (Leech, 1985: 39):

(1) Kesinliği Saptanmış Normlar (Absolute Norms): Dilin işleyiş kuralları;

(2) Göreceli Normlar (Relative Norms): Bir metnin saptanan kurallarla, o metinle ortak özellikler taşıyan ve birbirleriyle daha önce karşılaştırılması sonucu elde edilen yeni normlar.

Yukarıda sözü edilen “normlardan sapma” olgusundaki “sapmalar” konusu, Leech’in belirttiği üzere, yine ikiye ayrılmaktadır (Leech,1985: 40):

  • Yazınsal metinlerdeki sapmaların, kullanılma sıklığını inceleyen ve onları

sayısal olarak saptayan istatistiksel sapmalar;

  • Sayısal olmayan ancak dil dizgesi kurallarına uygun olan biçimlerin metin

içinde yazarın kullanmış olduğu dil öğeleriyle oluşturduğu ikili karşıtlıklar (binary oppositions) biçiminde ortaya çıkan kesin sapmalar.

İstatistiksel Sapmalar”, yine, dilbilimci Nils Erik Enkvist tarafından, “niteleme” çalışmaları olarak adlandırılmaktadır (Enkvist,1985: 20). Görüldüğü üzere, Leech, şiire önce dilbilimsel açıdan daha sonra da yazınsal yorum açısından yaklaşmaktadır. Dilbilim şiir ilişkisi üzerine Türk dilbilimci Doğan Aksan (1929-2010) şunları söylemektedir:

“Şiir, dilbilimin birçok alanını yakından ilgilendiren ve konusunu oluşturan bir olgudur: […] Sözcüklerin seçimi, ses uygunluklarının oluşturulması, söz sanatları açısından anlambilimin ve ruhbilimin ana konuları içindedir. İletişimin bir türü olarak iletişim ve göstergebilim alanlarıyla ilgili olarak yine dilbilimin kapsamına girer. Dizelerle verilen bildirinin niteliği, doğurduğu etki açısından söylem ve pragmatik konusuyla sıkı sıkıya bağlantılıdır. Kişisel dil kullanımı, bir performans ürünü olarak stilistik ve dolayısıyla sözcükbilim alanının konularıyla iç içedir” (Aksan, 1995: 19-20).

Dil Öğelerinin Ortaya Çıkış Biçimleri (Sapmalar) ve Yorumlama Düzlemi

Daha önce sözü edildiği üzere, her ne kadar ayrı görünseler de birbirlerini tamamlayan yazın eleştirisi ile betimleyici dilbilim yöntemlerine, Leech’in biçembilim açısından yaklaşımı, dilbilime öncelik tanımak, dilbilimsel veriler arasından sadece biçemsel olma özelliği gösterenleri seçmek, daha sonra da yazınsal yorumlara gitmekten yanadır.

Leech’in şiiri bu açıdan inceleme düzlemleri ve aşamaları (sıradışı sözcük birliktelikleri, sapmalar ve yorumları), kısaca, şöyle özetlenebilir:

  • Şiirde dil normlarından saptıkları için yazınsal açıdan farklılık gösteren

dil öğelerinin ortaya çıkış biçimleri (sapmalar);

  • Yorumlama düzlemi: Geoffrey Leech’e göre şiirde, birincil, ikincil ve

üçüncül olmak üzere, üç tür sapma vardır (1985: 45-55):

I- Birincil Sapma (Bu tür sapma “sıradışı düzensizlikler” ve “sıradışı düzenlilikler” olmak üzere iki şekilde ortaya çıkmaktadır)

(1) Sıradışı Düzensizlikler (Abnormal Irregularities): Dilin seçeneklere izin verdiği durumlarda, yazar ölçünlü seçeneklerin dışına çıkar. Bu durum üç aşamada incelenebilir:

                           A. Sözcük düzeyindeki Sapmalar (Lexical Deviation)

                           B. Eşdizimlik düzeyindeki sapmalar-Sıradışı sözcük birliktelikleri (Collocational Deviation)

                           C. Sözdizimsel Sapmalar (Hyperbation)

Tüm bu özellikler, şiirde, sıradışı düzensizliklerin (abnormal irregularities) varlığına işaret eder. Bu düzensizliklerin, okur ya da eleştirmen tarafından öncelikle keşfedilerek incelenmesi gerekmektedir.

(2) Sıradışı Düzenlilikler (Abnormal Regularities): Dilin seçeneklere izin verdiği durumlarda, yazar dilin kendisine tanıdığı bu seçme özgürlüğünü reddederek, aynı dil öğesini art arda birkaç kez kullanabilir. Bu aşamada sıradışı düzenlilikler söz konusudur. Sıradışı düzenlilikleri, “önceleme” ve “sapmada iletişimsel değerler” olmak üzere iki gruba ayırmak olasıdır:

A. Önceleme (Foregrounding): Sıradışı dil öğeleri, ölçünlü dil öğelerinin oluşturduğu zemin öne çıkarılarak okuyucunun hayal gücüne dayanan yorumunu (interpretive imagination) gerektirir. Şiirde ortaya çıkan önceleme olgusunda görülen bağdaşıklık, bağlaşıklık ve uyum aşamaları ise şöyle özetlenebilir:

(a) Öncelemede bağdaşıklık (Coherence of foregrounding): Sapmalar tek başlarına ayrı ayrı yorumlanamaz. Bunlar kendi içlerinde anlamlı bir dizge oluştururlar ve bir bütünlük içindedirler. Öncelenen bağdaşıklığı incelemek, biçimsel incelemeden, yazınsal yoruma doğru atılan önemli bir adımdır. Öncelemede, yatay ve dikey olmak üzere, iki tür bağdaşıklık vardır:  (i) Şiirin farklı bölümlerinde ortaya çıkan bağlaşıklık (cohesion) “yatay bağdaşıklık” (horizontal coherence) adını da alır; (ii) Farklı dilbilim düzlemlerinde tekrar tekrar ortaya çıkan sapmalar arasında görülen uyum (congruence) “dikey bağdaşıklık” (vertical coherence) adını da alır.

(b) Öncelemede bağlaşıklık (Cohesion of foregrounding): Dış dünyadaki olay ve nesnelerle olan koşutluklar söz konusudur.

(c) Öncelemede uyum (Congruence of foregrounding): İleriye yönelik yapı, şiirin doruk noktasına kadar yükselen ve sonuna kadar uzanan bir tür yapılanma (anticipatory structuring) ile ilgilidir. Şiirde farklı düzlemlerde ortaya çıkarak şiirin tümüne yayılır. Bazen yansıma aktarmalı sözcükler olarak da görülebilirler. Söz konusu öğelerin kullanıldıkları düzlemler ise şöyle sınıflandırılabilir:

                                         (i)   “Ölçü birim” düzlemi

                                         (ii)  “Uyak” düzlemi

                                         (iii)  “Sesbilim” düzlemi

                                         (iv) “Sözdizim” düzlemi

                                         (v)   “Söylem” düzlemi

B. Sapmada iletişimsel değerler (Communicative values): Bu tür yorumsal değerler, şiirde dört alt grup halinde incelenebilir ve herhangi bir yazınsal metinde bulunmasalar da okurun ya da eleştirmenin yazınsal yetisi onu bunları aramaya yöneltir: (a) Aykırılık (contrast), (b) Benzerlik (similarity), (c) Koşutluk (parallellism), (d)Yansıma; aktarmalı sözcüklerin kullanımı (mimesis).

II. İkincil Sapma

İkincil sapmalarda dilbilimsel anlatı kurallarından değil de yazınsal birleşim kurallarından olan sapmalar söz konusu olur. Bu tür sapmalar (değişmeler) şiirde iki şekilde ortaya çıkarlar:

                        (1) Ölçübirimsel değişmeler halinde ya da

(2) Bir beyitle başlanan tümcenin ikinci beyitte devamı (enjambment) şeklinde görülebilirler.

III. Üçüncül Sapma (İçsel sapma, iç normlardan sapma, okurun beklentisinin beklenmedik bir yanılgıya dönüşmesi)

Bu tür sapma yazarın yaratıcı metninin iç normlarından sapması durumunda ortaya çıkar. Diğer bir deyişle, bu durum içsel bir sapmadır (internal deviation). Birincil ve ikincil sapmalara göre daha dinamiktir. Çünkü içsel bir sapma, şiirde bulunan ve kendinden önce ortaya çıkan bir durum bağlamına karşıt olmasıyla anlaşılabilir.  İçsel sapma, şiirde doruk noktasına/zirveye (climax) işaret eder. İkincil ve üçüncül sapmalarda, ortaya çıkan bir başka sapma ise, okurun dilbilgisi normlarına uygun dil yapılarını okuyacağı konusundaki beklentisinin beklenmedik bir yanılgıya dönüşmesi olgusu (defeated expectancy) şeklinde de görülür. Örneğin, iki uzun ve karmaşık tümceden sonra birden çok kısa ve basit tümcenin gelmesi, sözdizimi alanında görülen bir  “beklentinin yanılgıya dönüşmesi” olgusunu yansıtır.

Yorumlama Düzlemi

Öncelemenin içerdiği bağdaşıklık ve uyum kavramları şiirin yorum ve değerlendirilmesine birlikte katkıda bulunur. Bu durum şu şekillerde ortaya çıkabilmektedir:

                      A. Söz sanatlarının değerlendirilmesi (Örnek: Eğretilme, benzetme)

                      B. Kıta, beyit ya da dizeler arasında görülebilen izleksel ve biçemsel değişikliklerin incelenmesi.

Kaynakça

AKSAN, Doğan (1995) Şiir Dili ve Türk Şiir Dili,  Ankara: Engin Yayınevi.

ENKVIST, Nils Erik (1985) “Text and Discourse Linguistics Rhetoric and Stylistics” Discourse and Literature (New Approches to the Anaysis of literary Genres), Edt. Teun A. Van Dijk, Amsterdam: John Benjamins, Vol:3 ss. 11-38.

LEECH, Geoffrey N. (1985) ‘Stylistics’, Discourse and Literature (New Approaches to the Analysis of Literary Genres), Edt. Teun. A.Van Dijk, Amsterdam: John Benjamins, Vol: 3 ss.39-57.

Aysu Erden – edebiyathaber.net (15 Şubat 2013)

Tüm Yazıları >>>

Paylaş:

Yorum yapın