Schumann’lar ve Brahms’ın bilinmeyen hikayesi

Nisan 28, 2012

Schumann’lar ve Brahms’ın bilinmeyen hikayesi

Dünyanın müzikal tarihçesinde derin izler bırakmış isimleri konu eden çalışmalarıyla tanıdığımız Aydın Büke, yeni kitabı Romantizmin Işığı Clarada kaldığı yerden devam ediyor… Robert Schumann’ın karısı olarak tanınmakla yetinmeye mahkum bırakılan Clara’nın büyüleyici ışığı ve  iki erkeğin ve milyonlarca hayalperestin hayatını değiştiriyordu aslında… Ve Büke tarafından anlatılana dek, değme filmlere taş çıkaran bu hayat hikayesini bilmiyorduk!

1 Ekim 1853 günü, Robert ve Clara Schumann’ın Düsseldorf’taki evinin kapısını bir müzisyen çaldı. O tarihte henüz tanınmamış olan delikanlı Hamburg’dan geliyordu ve adı Johannes Brahms’dı. Genç Brahms o gün, Düsseldorf kenti müzik yöneticisi Robert Schumann ve dönemin en ünlü piyanistleri arasında sayılan karısı Clara Schumann’a kendi bestelerini çalmış, her ikisinin de beğenisini kazanmıştı. Robert Schumann kısa bir süre sonra onun hakkında övgü dolu bir yazı kaleme alacak ve bu sayede delikanlının adı müzik çevrelerinin dikkatini çekecekti.

Düsseldorf’taki bu karşılaşma üç kişinin de yaşamını derinden etkilemişti. Kısa bir süre sonra yaşama veda edecek olan Robert Schumann bir anlamda, kendi çizgisini devam ettirecek varisi bulmuş, 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’nın en önemli bestecileri arasına girecek Brahms ise izlemesi gereken yolu öğrenmişti. Müzik tarihçileri bu bestecilerin göz alıcı yaşamlarını derinlemesine inceleyerek 1800’lü yılların ikinci yarısında Fransız Liszt ve Robert Wagner ‘in karşı cephesinde yer alan kesimin öyküsünü defalarca kaleme almışlardır.

Bu öykülerde çoğunlukla gölgede kalan Clara Schumann aslında çağının en önemli müzisyenleri arasındaydı. Günümüz insanı için “Robert Schumann”ın karısı olan Clara, yaşadığı dönemin en tanınmış konser piyanistiydi ve aslında Robert Schumann, çoğu kez “Clara’nın kocası” olarak anılmaktan hoşnut değildi. Robert’in 46 yaşında akıl sağlığını yitirerek yaşama veda etmesinin ardından Clara kırk yıl daha yaşadı; çok sevdiği “Johannes” ise hep yanı başındaydı. Aralarındaki ilişki zaman zaman tutkulu bir aşkı andırsa da temelinde yatan köklü bir dostluktu…

Romantizmin Işığı Clara, gölgede kalmış, yetenekli bir kadın piyanistin beklenmedik öyküsünü anlatırken hem müzik hem de dünya tarihinin akışını değiştiren bir dönemin de portresini çiziyor. Her satıra sinen büyüleyici müzikse hiç susmuyor ve benzerine az rastlanır bir keyife dönüşüyor bu kitabı okumak…

AYDIN BÜKE

AYDIN BÜKE, 1958 yılında İstanbul’da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi’nin ardından İstanbul Devlet Konservatuvarı Yüksek Bölümü’nden (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) mezun oldu. Avusturya’daki üç yıllık müzik eğitiminden sonra, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın sınavını kazanarak bu kurumda Flüt Sanatçısı olarak çalışmaya başladı. Halen bu görevini sürdürmektedir. 1995-2004 yılları arasında TRT-Radyo III’te klasik müzik programları hazırladı: Vivaldi’den Beethoven’a, Enigma, Müzik Portreleri, Yeni Kayıtlar, 99’da Andıklarımız, Arya, 2000 Yılında Bach, Operanın Doruğu, Müzikal Sunu. 1998 yılında Mozart ve Lorenzo Da Ponte’nin ortak çalışmalarını konu alan, İki Dahi Üç Opera adlı kitabı, 2001’de Bach – Yaşamı ve Eserleri adlı ikinci kitabı çıktı. Mozart’ın 250. doğum yıldönümü nedeniyle kaleme aldığı Mozart – Bir Yaşamöyküsü adlı kitabı Ocak 2006’da, Müziği Yaratanlar – Barok Dönem adlı kitabı (İpek Mine Altınel ile ortak çalışma) 2006 Kasım ayında yayımlandı. Çeşitli dergiler için müzik yazıları yazmakta ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Müzik Tarihi dersleri vermektedir.

edebiyathaber.net (28 Nisan 2012)

Paylaş:

Yorum yapın