Didem Görkay, M. Fırat Pürselim’in “Hayat Apartımanı” adlı kitabı üzerine yazdı

Nisan 6, 2012

Didem Görkay, M. Fırat Pürselim’in “Hayat Apartımanı” adlı kitabı üzerine yazdı

Öyküleriyle Orhan Kemal’den, Naci Girginsoy’a birçok öykü yarışmasında ödüle layık görülen Mehmet Fırat Pürselim’in ilk öykü kitabı Hayat Apartımanı okuyucuyla buluştu.

Yıllardır birçok edebiyat dergisinde öyküleriyle ve yazılarıyla yer alan bir öykücü olmasına rağmen kitabının çıkması için uzun bir süre bekleyen Mehmet Fırat Pürselim, iyi bir yazar olmanın öncelikle iyi bir bekleyici olmaktan geçtiğini bilen, bunu yaşayan öykücülerden biri. Kitabı elinize aldığınızda öncelikle harika bir kapak tasarımı okuyucuyu kendine çekiyor. Kapağı çevirdikten sonra ise birbirinden güzel on beş öykü okuyucuyu kitabı elinden düşüremeyeceği bir zaman dilimine sürüklüyor.

Olgun bir dille ve özenle insanın iç dünyasına eğilen başkalarının gözlerini kaçırdığı kalp yaralarını şefkatli bir elin dokunuşu gibi işleyen dostluğu, sevgiyi insanı bir anda mutlu eden küçük ayrıntıları kendine has bir üslupla incecik bir kar tanesi gibi hüzünle anlatan Mehmet Fırat Pürselim, sıradan insanların gündelik hayatlarının içindeki sıradan sorunları, yaşamsal kaygılarını öykülerine taşırken ağırlaştırılmış cümlelerden, süslü anlatımlardan uzak duruyor.

Birçok yazarın zorlandığı bir durumdur, karşı cinsin düşüncelerini, kalbinden geçenleri hissetmek ve yazıya aktarmak. Pürselim’in bu konuda hiç zorlanmadığını ‘Balkon, Pencere ve Kapı’ isimli öyküsündeki şu cümlelerden anlayabiliriz: ‘İnsanlar her gün bir şeyleri beklerken, o bütün ikinci kadınlar gibi her an bekliyordu! Yanında değilken umutla gelişini, geldiği andan itibaren tedirginlik içinde gidişini bekliyordu. En mutlu anında bile mutlu olamıyordu, çünkü ne olursa olsun onun gideceği düşüncesi bir an bile aklından çıkmıyordu. Şimdi temelli gitmiş olması, neyi değiştirmişti ki, o zaten hep gitmişti, kendiyse hep kalmıştı’ (s. 85).

Mehmet Fırat Pürselim’i dergilerde yer alan öykülerinden tanıyanlar onun öykülerinde anları yakalayan, yakaladığı anları ise özenle betimleyen, ayrıntılara dikkat eden insanın kendinden vazgeçtiği o eşikte hayatı yeniden yakalayan satırların yazarı olduğunu bilir.

Öykü yazarken kurgu kadar önemli bir diğer husus ise betimlemelerdir. Okuyucu betimlemeler sayesinde kendini satırların içinde bulur. Kahramanları gözlerinin önüne getirebilir. Hayat Apartımanı’nın içinde yer alan öykülerdeki betimlemeler Mehmet Fırat Pürselim’in başarılı gözlemlerinin birer sonucu.

‘Boğazın erguvan rengi bir elbiseye büründüğü, rüzgârın iğde, akasya kokularını taşıdığı, gözünü güneşle açıp yağmurla kapattığın mevsimdi. İstanbul’un rengârenk kıyafetler giydiği, mis gibi kokular sürdüğü, takıp takıştırdığı, genç kız misali tazelendiği günlerdi’ (s. 183). Bu cümlelerde olduğu gibi betimlemeleriyle öyküyü sürekli hareketli kılan ve okuyucuyu uyanık tutan Mehmet Fırat Pürselim, kitaptaki diğer öykülerinde de sık sık başarılı gözlem gücünü kullanmış.

Ödüllü bir öykü

‘Raylar Ne Güzel Uzuyor’ isimli öyküsü ise uzayan raylarla, uzayan bir ömrün iç içe işlendiği etkileyici bir kurguyla okuyucuyu adeta içine alan ödüllü bir öykü. Datça Belediyesi tarafından düzenlenen Nihat Akkaraca Öykü Ödülü yarışmasında birincilik aldığı bu güzel öyküsünde Pürselim, bir kar tanesinin yere süzülüşü gibi sessizce insanın içine işleyen hüznü öykünün geneline yaymış. Okuyucunun boğazında yutkununca geçmeyen bir düğümle öyküyü okuyacağına, bitmesini istemeyeceğine eminim.

Kitaba adını veren ‘Hayat Apartımanı’ ise kitabın tekrar tekrar okunası güzellikteki öykülerinden biri. İçinde belki de doğduğumuzdan beri yaşadığımız apartmanların da bir ruhu olduğunu çoğumuz düşünmeyiz. Onlar bizim gözümüzde birkaç taş parçasından ibarettir. Oysa apartmanların da tıpkı faniler gibi hafızaları vardır. Duvarların dili olsa konuşsa sözü de bunun bir ispatı değil midir? Onlar zamanın en güçlü ama ne yazık ki dilsiz tanıklarıdır. Ve onların da bir ruhu, bir incinme eşiği vardır.

Pürselim,’Hayat Apartımanı’ isimli öyküsünde bunu öyle güzel vurgulamış ki: ‘Bir ev ne zaman ölür? Yıkılınca mı, temellerinden sökülünce mi? Bir evin kalbi neresinde atar? Odalarında mı, duvarlarında mı? Bir ev neden içinde yaşayanların mutlulukları gibi acılarına da ortak olur? İnsanlar taşınıp gittikleri halde, ev neden her şeyi hatırlamaya devam eder? Pencerelerine yansıyan görüntüler, koridorlarında yankılanan sesler neden silinip gitmez? Sahi bir ev ne zaman ölür?’ (s. 192).

En umutsuz zamanlarda bile satırlarının arasından güvercin uçurabilen bir yazar olan Mehmet Fırat Pürselim’in yazın dünyasındaki yolunun ışıklı, Hayat Apartımanı’nın ise okuyucusunun bol olması dileğiyle.

Yazan: Didem Görkay – edebiyathaber.net (06 Nisan 2012)

Paylaş:

Yorum yapın