Esmahan Devran İnci’ye 6 soru | Can Öktemer

Mart 20, 2020

Esmahan Devran İnci’ye 6 soru | Can Öktemer

– En son okuduğunuz kitabın adı nedir?  İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?

Her zaman aynı anda üç kitap okuduğum için üçünden de bahsedeyim, haksızlık olmasın. İlki, on sekiz yıl aradan sonra yeniden okuduğum Orhan Pamuk’tan Kara Kitap, ikincisi Monika Muranyi’den Semra Ayanbaşı çevirisiyle İnsan Ruhu, üçüncüsü Nurhan Suerdem’den Maruzatım Var. Üçünü de bitirmek üzereyim. Kara Kitap’ı Yky’den çıkan yirmi beşinci yıla özel baskısıyla, Orhan Pamuk’un notları eşliğinde okumak hem keyifli, hem de böylesi karmaşık bir kitabın geçtiği yolları görmek açısından çok öğretici. Celal’i, Galip’i, Rüya’yı, İstanbul’u ve iç içe geçmiş onlarca öyküyü, şu andaki okuma farkındalığımla, sanki ilk defa okuyormuşum gibi heyecanla okuyorum. İnsan Ruhu, ruhun eşzamanlılığını, geçmişten günümüze yaşanan tüm deneyimleri hafızasında taşıyan evrensel ağ sistemlerini, düğümleri ve o düğümlerin çözülüşünü, yaşlı ruhların özelliklerini anlatan bir kitap. Maruzatım Var ise, günümüz insanının yaşadıklarını daha çok karakterlerin iç sesleri üzerinden anlatan, özellikle mekânsal tasvirlerini beğenerek okuduğum akıcı bir ilk kitap.

-Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?

İnsan Ruhu Kitabı’ndan tam da şu anda yaşadıklarımıza denk düşen bir bölümü paylaşmak istiyorum: “Salgın Hastalık: Son elli yılda, altı, yedi milyar insan nüfusuna sahipken, her an iki bin uçak oradan oraya giderken, hiçbir salgın hastalığın olmamasını garip bulmuyor musunuz? Son yirmi yılda potansiyel salgınlar beş kere başlamış, ama hiçbiri ciddi hale gelmemiştir. Hiç bunun üzerine düşündünüz mü? Sevgili varlıklar, birkaç yüzyıl önce dünya çok daha az bir nüfusa sahipken, bir virüsü yayacak kitlesel yolculuk yokken, yine de bir salgın hastalık milyonlarca insanın ölümüne yol açıyordu. Artan nüfus ve kitlesel yolculukla birlikte, bugün eskisinden çok daha fazla tehlike vardır. Bu durum mantıklı gelmiyor değil mi? Peki, salgın hastalıkları durduracak ne olmuştur?

Siz insanlığın Gaia ile ilişkisini bildiğinizde, bu size mantıklı gelir. Gaia sizin partneriniz olan, sizin ışık ve karanlık dengesini değiştirmenizi izleyen ve insanların ne istediklerini algılayan bir yaşam kuvvetidir. O da kutupluluğa sahiptir! Belki artık meditasyonlarınıza, Dünya gezegenine teşekkür ederek başlamanızın zamanı gelmiştir. Atalarınız seremonilerine böyle başlarlardı. Bunu unuttunuz mu?”

-Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?

Okuma listelerim doğrultusunda oluşan, sosyal medya ve arkadaş tavsiyeleriyle sürekli genişleyen bir kütüphanem var. Yeni bir kitaba başlarken ise, her zaman kütüphanemin önünde dururum ve hangi kitap beni çağırırsa onu seçerim.

-Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?

Murathan Mungan’ın Üç Aynalı Kırk Oda Kitabı’ndaki Aynalı Pastane öyküsünü ben yazmış olmak isterdim.

-Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?

İlk yazdığım öykü olan Hangi Pazar, Varlık Dergisi’nin 2016 mayıs sayısında yayımlandı. O zamandan, ilk kitabım Suyun Şarkısı’nın çıkışına kadar tüm yazdıklarımın ilk okuyucusu ve amansız eleştirmeni eşimdir.

-Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?

Yazmayı çok yoğun bir meslek olan mimarlıkla beraber yürüttüğüm ve zaman problemi yaşadığım için daha çok ofiste, her bulduğum boş anı değerlendirerek yazıyorum. Tüm hafta iple çektiğim gün cumartesi, çünkü cumartesilerim sadece yazıya ait. Akıl defterimden beni çağıran hikâyeyi, kafamda ve kâğıt üzerindeki kurgu planımda bitirmeden yazmaya başlamam. Sessiz bir ortamda, önce elle yazıp sonra bilgisayara geçiririm.

edebiyathaber.net (20 Mart 2020)

Paylaş:

Yorum yapın