Türk Edebiyatında İlkler– 2 | Esme Aras

Nisan 15, 2019

Türk Edebiyatında İlkler– 2 | Esme Aras

 

Kültür Yayınları’nın, günümüz Türkçesiyle okurlarına sunduğu Türk Klasiklerinden; Halit Ziya Uşaklıgil’in Mai ve Siyah’ı, Muallim Naci’nin Ömer’in Çocukluğu, Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç’ı ve Şinasi’nin Şair Evlenmesi’nin ardından bu yazıda Batılı anlamda ilk öykü örneklerinin yer aldığı Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler’i ve ilk kadın romancımız Fatma Aliye’nin Refet adlı eseri üzerinde duracağım. 

Köklü bir geleneğe sahip hikâyenin edebiyatımızdaki ilkleri, Ahmet Mithat Efendi’nin “Le-taif-i Rivâyât”(Söylenegelen Güzel Hikâyeler) ve “Kıssadan Hisse” adlı kitapları olsa da gerçeğin bireyin bakış açısından yansıtıldığı, müstakil bir tür olarak öykü örneklerini Küçük Şeyler adlı eseriyle Tanzimat sanatçısı Samipaşazâde Sezai ortaya koymuştur.Dönemin fikir adamlarına, yazar ve şairlerine ev sahipliği yapan bir konakta büyürken özel hocalardan ders alan Sezai, Londra Sefaretine ikinci kâtip olarak atandığı sırada Batı edebiyatını yakından tanıma fırsatı bulmuş, düşünce ve edebi dünyasını genişletmiştir. Tanzimat dönemi yenilikçi edebiyatın öncülerinden sayılan yazar, modern anlamda kısa hikâyenin ilk örneklerini kazandırdığı, 1891’de basılan eserinde sıradan insanların başına gelmesi muhtemel olayları, hayatın gerçeklerini (ümitleri, hayal kırıklıklarını, acıları) ve bu gerçekler karşısındaki duyguları (neşeyi, aşkı, tebessümü) ele almıştır.

Eseri günümüz Türkçesine kazandıran Salih Bora, sunuş yazısında yazarın görüşlerine de yer verir. Ona göre, “neyin anlatıldığı değil, nasıl anlatıldığının önemi” vurgulanır. Biri Daudet’ten çeviri, biri de mezar taşı yazıtı olmak üzere sekiz öykünün yer aldığı eserde “küçük şeylerin edebiyat açısından önemi pek büyüktür.” O kadar ki “Hikâyenin gücünün ayrıntıda gizli olduğu ve güzel yazıldığı sürece basit konuların bile önem kazanacağı” söylenir. Satır aralarında Hugo, Rousseau ve Zola’dan okumalar yapmış olduğunu anladığımız yazar; bir büyük âlim zannettiği aslında okuma yazması bile olmayan, sıradanlığı ile sıra dışı kılınmış bir karakteri anlatır Bu Büyük Adam Kimdir?öyküsünde. Hiç öyküsünde ise uzun ve güçlü tasvirlerle okuruna tanıtmaya başladığı yirmi yaşındaki genç karakterin, dengi olmayan “göz alıcı bir güzele” sevdalanma hikâyesi vardır. Kendisi ile eğlenildiğini anlamış olması hiçliğini sorgulatır ona. Gerçek bir olayın kâğıda dökümü olan Kediler öyküsünde, otuz üç senelik evlilik sarayının çöküşü, bir kocanın kediler karşısındaki ümitsizliği, buna karşın bir kadının kararsız arzuları anlatılmıştır. Kediler ile kadınlar arasında özdeşlik kurarak yapmaya çalışır bunu yazar; bana göre hem kadınlara hem de kedilere biraz haksızlık eder. Güçlü doğa betimlerinin yer aldığı 250 Kuruşa Bir Asır öyküsünde, genç bir ağaç kişileştirilerek verem olur. Uzun süre yurt dışında kaldıktan sonra Çamlıca’ya dönen karakter tepenin eteğinde yer alan korunun çöle döndüğüne, ağaçların katledildiğine tanık olur. Geçmişten ama ne kadar bugünden bir öyküdür bu! Düğün öyküsünde yirmi beş yaşındaki Behçet Bey’in menfaat hesaplarıyla evlendiği gece “zenginliğin sefalete terk edip unuttuğu” bir odada, on sekizinde söndürdüğü odalığı Dilsitan hasta yatağında can çekişmektedir. Kadından yana tavır alınan bu öyküde Behçet Bey karakteri aşağılayan, kin ve garez karışımı duygularla donatılmıştır. Ayrıca acizlere karşı şiddetli ve dehşet verici özellikleriyle öne çıkar. Kitabın son öyküsü olan Pandomima’da ise cadılara has tasvir edilmiş çirkin, ihtiyar bir Rum kadının ara sıra uğradığı, hiçbir sesin işitilmediği, sokağından hiç kimsenin geçmediği, insan hareketlerinin nadir görüldüğü bir evde yaşayan -ötekileştirilmiş- karakter Paskal, bir tiyatrocudur. Yirmi yaşındaki Eftelya’ya gönül verir. Eftelya’nın onu izlemeye kocası ile birlikte geldiği bir günün gecesinde Paskal, herkesi son kez güldürür. Yalnızların, sevdalıların, yitip giden karşısındaki çaresizlerin öykücüsüdür Samipaşazade Sezai. Kitapta, anlatı/anı havasında kaleme alınmış öykülere rastlasak da yazarın yaşam öyküsünden azade değerlendirildiğinde, bugün dahi geçerliğini koruyan meseleler üzerine kurmuştur öykülerinin atmosferini.

Karakterleri gerçekçi ve içine kapanıktır. Okuma yazması olmayan, alafranga yaşamı bilmeyen, doğa katliamı karşısında üzüntü duyan, alınıp satılabilir bir odalık olan ve sadece yabancı uyrukluların tiyatro yapabildiği bir devirde münzevi bir hayat yaşayan karakterleri ayrık otu gibidir. Yazar onların gündelik dünyasındaki küçük ayrıntılardan ilmek tutarak, sahicilikle örmüştür öykülerini.Yazarın sözüyle “soluklana soluklana yazılmış bu esercik” günümüz okurunu da derinden etkilemeyi başarmıştır. Her öykü kitabında olduğu gibi Küçük Şeyler’in de dura dinlene okunması tavsiye edilir.

Türkçe’nin ilk kadın romancısı Fatma Aliye, “Bir Kadın” imzasıyla George Ohnet’in“Volonte” eserinden çevirdiği “Meram” adlı romanla edebiyat dünyasına adım atmıştır. Kadınlara ait uzun süreli yayın olan Hanımlara Mahsus Gazete’nin etkin bir kalemidir ve dönemin dergilerinde, gazetelerinde yer alan yazılarıyla kendinden sonra gelen kadın edebiyatçılar için öncü olmuştur. Aklı ve çalışkanlığı sayesinde kendi ayakları üzerinde durmayı amaç edinmiş ilk kadın karakterleri o yaratmıştır; onun kadınları mücadeleci ve güçlüdürler. 1897 basımlı Refet’i günümüz Türkçesi’ne uyarlayan Senem Timuroğlu sunuş yazısında, Fatma Aliye’nin bu coğrafyanın kadın hak ve özgürlükleri konusunda düşünen, çözümler üreten ilk kadın yazar olduğunu belirtir. Ona göre, Türk edebiyatının ilk kadın öğretmen başkarakteri Refet, Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanını esinlemiştir. Yoksul bir kızın öğretmen okulundan (Dârulmuallimat) mezun olarak atanmasının, bir kız çocuğunun okuyarak güçlenmesi ve mesleği sayesinde özgürleşmesinin anlatıldığı roman, kadın yaşamına yakından bakan kurgusuyla önemli bir yere sahiptir.

Ağabeyi ve kendisi gibi yazarlık yapan kız kardeşi ile birlikte özel hocalardan ders alan, hayatında yoksulluğu hiç tatmamış bir yaşamı olan yazarın sahici atmosfer yaratmadaki başarısı, onun, içinde bulunduğu toplumun gerçeklerine uzak ve kayıtsız kalmamasından ileri gelmiştir. Doğumundan itibaren kaybederek (babasını, ailesini, mal varlığını, sağlığını, güzelliğini, en son annesini…) yaşamış ama eğitim üzerinden tutunabilirse bu hayatta bir şansı olabileceğini idrak etmiş, faziletli, vakarlı, sebat etmeyi ve çalışkanlığı bir arada taşıyabilen çok akıllı bir genç karakter yaratmıştır Refet’le. Onun, yokluğun içindeki hayat mücadelesini anlatırken ajitasyona düşmeden hem de. Fatma Aliye’nin “kadın gözüyle” kadınların yaşamından bir kesiti yazmış, eşi/babası vefat ettiğinde genç bir kadının hiçbir güvencesi olmaksızın hayatın zorluklarına tek başına göğüs germek zorunluğunu anlatmış olması, hiç kuşkusuz onu dönemin kalemdeşlerinden farklı kılmıştır. Çünkü haremlik alanlarda süren kadın yaşamını, erkek yazarların tahayyül edebilmesi ancak bir yönüyle mümkündür. O, hem içerden (evlerde odalardan) hem de dışarıdan (okulda, yolda, çarşıda, sokakta,…) bakmasını ve görmesini bilen bir yazar göz(lem)leriyle anlatmıştır hemcinslerinin sorunlarını. Kalemini toplumun bilinçlendirilmesi doğrultusunda kullanmış olup olaylar karşısında kadınların duygu, tutum ve davranışlarını yansıtmakla birlikte romanlarında aile, evlilik, cariyelik, eşitlik, kavramları üzerinde durmuştur.

Ahlaki değerlere önem veren yazarın karakterlerinde dış güzellikten ziyade ruh güzelliği ve iyi niyet ön plandadır. Kadınların eğitimi ve sosyal hayat içerisinde yer almaları konularındaki teşvik edici yazıları 1890’ların anlayışında hayli ilericidir. Pek çok çeviri esere imza atmış, eserleri yabancı dillere çevrilmiş Fatma Aliye, 1893 yılında Chicago’da (ABD) hazırlanan Dünya Kadın Kütüphanesi Kataloğu’nda yer almıştır. Ayrıca 2009’da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından 50 liralık banknotların arka yüzünde hokka, tüy kalem, kâğıt ve kitap gibi imgelerle birlikte yazarın portresine yer verilmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerine ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş Fatma Aliye adı bugün Ankara’nın Çankaya ilçesindeki bir sokakta yaşamaktadır.

Klasik Türk Edebiyatı’nın öncüsü olan bu iki yazarın kitaplarını, İş Bankası Kültür Yayınları eliyle yeniden keşfetmeniz dileğiyle… İyi okumalar.

edebiyathaber.net (15 Nisan 2019)

Paylaş:

Yorum yapın