John Grisham ve Carl Hiassen’in yazarlar için ufuk açıcı sohbetinden notlar | Heyzen Ateş

Haziran 1, 2014

John Grisham ve Carl Hiassen’in yazarlar için ufuk açıcı sohbetinden notlar | Heyzen Ateş

Heyzen Ateş, Edebiyat Haber okurları için Book Expo New York 2014’ü izlemeyi sürdürüyor. Sırada iki ünlü romancı var: John Grisham  ve Carl Hiassen. Aşağıda, yazarların çeşitli konulardaki ufuk açıcı görüşlerini bulabilirsiniz.

10403949_10152407813001187_7951967102786652691_o

Roman karakterlerine isim bulmak üzerine:

Hiassen: Ölüm ilanları isim bulmak için iyidir ama soyadı olmaz. Dava açılmasını istemiyorsanız tabii.

Grisham: Ben liste yaparım. Ne zaman aklıma iyi bir isim gelse veya iyi bir isim duysam bir kenara not alırım. İsmin karaktere yakışması gerekir. Okuyucunun romanın ortasına gelip “bu adam da kimdi” demesini istemezsiniz.

Hiassen: İnsanlar romanında olmak istediklerini söyler ama olduklarında nefret ederler. Aman aman.

Grisham: Belli başlı karakterlerden biri olmasalar bile, örneğin jest olsun diye her sabah kahvenizi getiren garsonu aynı şekilde romana katarsanız, dava açıp para isteyebiliyorlar.

Hiassen: Ben zengin biriyle daha komiğini yaşadım. Roman karakterlerinden birinin adını açık arttırmaya çıkardık. Bir kadın kazandı, karaktere onun adı verilecek. Tanışmak için restoranda buluşuyoruz. Gelip “demek hakkımda kitap yazacak kişi sensin” dedi… Önce anlamadım. “Hakkımda roman yazmayacak mısın, açık arttırmayı ben kazandım” dedi. Ayıkla pirincin taşını.

Hedefe ulaşmak…

Hiassen: Hedef hep  aklımdadır. Adımlar hesaplıdır, bu gözle baktığında evet, a noktasından b noktasına gitmek isterim ama iyi bir cümleden vazgeçmek de istemem. Romanı bitirme hedefi dersen, 1500 kelime yazdığım gün iyi çalışılmış bir gündür.

Grisham: Ben kelime saymam. Ama bilgisayar sayıyor tabii. Eskiden düşünürdüm, ve’leri de’leri saymamalı. Ama niceliğe odaklanmaktansa belli saatten belli saate kadar çalışmak daha doğru geliyor.

Karakterlerin ses rengi…

Hiassen: Her karakteri konuşturmak kolay değil. Sen güneyli bir yargıcı bile harika konuşturmuştun. Yazarların mükemmel cümleler kurmasından, öyle konuşamayacak bir karaktere İngiltere kraliçesine layık cümleler kurdurmalarından nefret ediyorum. Bir romanın sesi, kulağa nasıl geldiği önemlidir. Bazen geceleri uykum kaçıyor, niye o sıfatı kullandım diye kan ter içinde uyanıyorum. Böyle böyle yirmiye yakın taslak çıkıyor.

Grisham: Yazarların bu tür konuları danışmak için iyi editörlere ihtiyacı vardır.

Hiassen: Bir keresinde romanı bitirdiğimi sanmıştım ama editörüm ‘bak şu harika bir karakter ama bu romana uymamış’ dedi. Baktım haklı. Elbette o karakteri fırlatıp atmadım, iyi kurgulanmış bir karakterdi ama yeri yanlıştı. Ameliyat eder gibi o romandan çıkardım, şimdi başka bir romanda kullanıyorum.

Grisham: Benimki bir kitabımın taslağını okuduğunda  “bu karakterlerin hepsinden nefret ettim” demişti. Kızıp başka bir editöre götürdüm. “Renee bunları sevdi mi?.. Çünkü ben hepsinden nefret ettim” dedi o da. Yani egoyu bir tarafa bırakıp insanların işlerini bildiklerine güvenmek önemli.

Romanın adını bulmak…

Grisham:  Roman bitmek üzere ama hala adını bilmiyorum.

Hiassen: Ben sana bir başlık buldum: “Kararsızlık”

Grisham: Time To Kill’in devamını yazdığımda ikinciyi “Time To Steal” mi yapsak? dediler. Çağrışım için. Yapmadık tabii. Başka bir romanım için idam mahkumlarıyla görüştüm. Her gün, ‘bugün harika bir cümle duyacağım, güzel bir başlık olacak’ diyordum. Duymadım. Son güne kadar elimde hiçbir şey yoktu. Sonunda romanın adını  “The Innocent Man” –‘Masum’ koyduk. Basitti ama çok tuttu.

Kalem mi bilgisayar mı…

Grisham: Üçüncü şık. Normalde el yazısıyla yazarım. Time To Kill’in büyük bölümü öyle yazıldı. Şimdilerde kelime işlemcisi ve dikte programları kullanıyorum. Ama roman yazmanın en zor bir kısmı detayların gerçeğe uygunluğunu kontrol etmek. Bunların çoğunu kendim yapıyorum çünkü öğrendiklerim romanı etkiliyor.

Belki de Google’a fazla güveniyorum. Araştırma yapıyorsanız her zaman en doğru yanıtı almıyorsunuz. Bir keresinde x otelin 7. katında geçen bir sahne yazmıştım. Meğer otel 6 katlıymış.

Heyzen Ateş – edebiyathaber.net (1 Haziran 2014)

Heyzen Ateş’in fuarla ilgili tüm yazıları için>>>

Paylaş:

Yorum yapın