Kırmızı Pelerinli Kurtçuk | Sevda Müjgan

Mart 11, 2014

Kırmızı Pelerinli Kurtçuk | Sevda Müjgan

kirmizipelerinliYüzünde kocaman bir gülümsemeyle, sevgi dolu, ışıltılı gözlerle dünyaya bakan ‘Kırmızı Pelerinli Kurtçuk’, çocukların büyüyünce annelerinden ayrıldığını öğrenince bunu önce şaka sanır. Oysa yaşamın gereği budur. Çocuklar belli bir yaştan sonra kendi yollarını kendileri çizerler. Üstelik yaşamın başka pek çok gereği daha vardır.

Kurtçukların yaşama alanları meyvelerin içleridir ve onlar tehlikelerle doludur. Ne yapmalı öyleyse? Yaşam, tehlikelerle doluysa yaşamdan uzak mı durmalı? Bu, ne annesinin ne de Kırmızı Pelerinli Kurtçuk’un aklından geçer.

Yaşamın bir yüzü ayrılıksa bir yüzü de kavuşmadır. Annesinden ayrılan küçük kurtçuk, onu çok özleyeceğini bilir. Annesi de yeniden yavrucuğuna kavuşmayı diler.

Kırmızı Pelerinli Kurtçuk artık yalnızdır. Şimdi önünde olumlu ve olumsuz yönleriyle tanıyacağı bir yaşam vardır. Deneyecek, yanılacak, anlayacak ve cesaretini hiç yitirmeyecektir.

Mehmet Güler’in yazdığı,  Nurten Deliorman’ın resimlediği “Kırmızı Pelerinli Kurtçuk” adlı çocuk romanı, kahramanı kurtçuk gibi denemek, yanılmak, anlamak ve cesaretini yitirmemek kararlılığında olan çocukları yanına katmak istiyor. Kırmızı Pelerinli Kurtçuk’un yaşamdan, çocukların da Kırmızı Pelerinli Kurtçuk’tan öğrenecekleri var.

Kiraz, meyvelerin en güzelidir. Olağanüstü güzellikte bir lezzete sahiptir. Kurtçuk’un ilk evi olur. Aslında o, burada ev sahibi olacağını umar ancak payına konukluk düşer. Kiraz ağaçlarına merdiven dayayan insanlar, kirazları toplayıp sepetlere doldurmaktadır. Çocuklardan biri Kurtçuk’un bulunduğu kirazı dalından koparınca Kurtçuk annesinin sözünü ettiği tehlikelerden ilkiyle karşılaşmış olur. Çocuk, şimdi onu ağzına atacak ve onun da payına kimi arkadaşlarınınki gibi kıyma olmak düşecektir. Korktuğu insanın başına gelir derler ama neyseki Kurtçuk’un başına gelmez. Çocuk, kirazın kurtlu olduğunu fark edince onu beğenmez, fırlatır atar. Böylece Kurtçuk, kıyma olmaktan ya da kirazın içinde pazara gitmekten kurtulur.

İnsanlar, sepet sepet kirazlarla pazarın yolunu tuttuklarında kendilerinin doğanın sahibi olmadıklarının farkında mıdırlar dersiniz? Yaşlı kaplumbağa doymak bilmez insandan yaka silker. Karınca yiyeceklerine el koyan insandan şikâyetçidir. Görünen o ki insanlar bu konuda duyarlı değildir. Neyseki doğa anne cömerttir. Çocuklarını aç bırakmaz. Besler, doyurur hayvanları. O, annelerin en büyüğüdür.

Kırmızı Pelerinli Kurtçuk’un başına daha gelecekler vardır. Ona yaşamı tanıma yolunda başarılar dilerken biz biraz da Kurtçuk’un yazar babasına (Mehmet Güler’e) dönelim. Yazar baba, pek çok görmüş, yaşamış, öğrenmiştir. Çevrenize baksanız siz de çok gören, çok yaşayan, çok öğrenen insanlarla karşılaşırsınız. Ancak yazar babayı, diğerlerinden ayıran çok yaşadığını, gördüğünü, öğrendiğini çocuk okurlara anlatmayı sevmesi. Anlatmak deyip geçmeyin. O, bunu çok iyi bilir. Çocuğa kendini okutmak kolay değildir.

Kurtçuk, kirazın içindeyse okur çocuk o kirazın tadını damağında hissedebilmelidir. Hissedemiyorsa ona kendinizi dinletmeniz zordur. Hatta kendinizi zaman zaman Kurtçuk bile sanmalısınız. Onunla birlikte sizin de kafanız anne sevgisi ile kiraz sevgisini birbirine karıştırmalı, sonra da onları birbirinden ayırabilmek için siz de anneniz ile kirazın birbirlerinden ayrılan yönlerini saymaya başlamalısınız. “Kirazlar beni öpemez ama…” dediğiniz anda annenizin dudakları yanağınıza değmeli. Sakın, anneniz yanınızda değil diyenlere kulak asmayın. Onlar bilmez. Annelerin çocuklarını öpmeleri için yanlarında olmaları gerekmez. Buna inanın. Hem anneler çocuklarının mutlu olmasını istemez mi? Nerede olurlarsa olsunlar, annelerinize mutlu olduğunuz haberini salın. Mutluluğun anlamı ne mi? Kırmızı Pelerinli Kurtçuk’un ardına takıldığı sorulardan biri de bu zaten. Anlaşılan yazar baba, çocuk okurlarını soru yağmurlarına tutmayı pek seviyor. O yağmurlarda ıslanmayı seven çocuklar biz artık aradan çekilelim ve sizi kitapla baş başa bırakalım. İyi okumalar!

Sevda Müjgan – edebiyathaber.net (11 Mart 2014)

Paylaş:

Yorum yapın