Aşiyan’da pembe bir mezar: Bir Garip Orhan Veli | Uğur Okman

Kasım 13, 2013

Aşiyan’da pembe bir mezar: Bir Garip Orhan Veli | Uğur Okman

orhan-veliBen Orhan Veli
‘Yazık oldu Süleyman Efendiye’
Mısra-i meşhurunun mübdii.
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım”

Varlık dergisi, 1936 yılında Orhan Veli ve arkadaşlarının şiirlerini yayımlamaya karar verir. Dergide yayımlanan tanıtım yazısı şöyledir; 

“Varlık’ın şiir kadrosu yeni ve kuvvetli genç imzalarla zenginleşmektedir. Aşağıda dört şiirini okuyacağınız Orhan Veli, şimdiye kadar yazılarını neşretmemiş olmasına rağmen olgun bir sanat sahibidir. Gelecek sayılarımız, onun ve arkadaşları Oktay Rifat, Melih Cevdet ve Mehmet Ali Sel’in şiirimize getirdikleri yeni havayı daha iyi belirtecektir.”

Varlık’ın, şiirlerini ‘neşretmeye’ hazırlandığı bu gençler, 1940–1950 yılları arasında Türk Şiiri’nin en çok konuşulan, en çok eleştirilen şairleri olacaktır. Bu genç şairlerin içerisinde Orhan Veli ismi öne çıkar ve “garip” akımının en önemli temsilcisi sayılır. (Mehmet Ali Sel, Orhan Veli’nin mahlasıdır. Orhan Veli bazı şiirlerini bu isimle yayımlar.)

Bir Garip Orhan Veli        

Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914’de Beykoz’a bağlı Yalıköyü’nde dünyaya geldi. Babası cumhuriyetin ilanından önce Mızıka-yı Hümayun’da klarnistti. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefi oldu. Orhan Veli’nin kendisinden küçük iki kardeşi vardı. Erkek kardeşi Adnan Veli Kanık, kız kardeşi ise “fırfırım” dediği Füruzan Yolyapan’dır.

Şair beş yaşında, bir yangının ortasında kalarak ölümle burun buruna gelir. Dokuz yaşında kızamık, on yedi yaşında kızıl hastalığına yakalanır. Ortaokulda Oktay Rifat ile tanışır. Lise yıllarında gittiği Halkevi’ndeki bir müsamere sırasında Melih Cevdet ile tanışacak ve üç arkadaş okulda ‘Sesimiz’ adlı bir dergi çıkartacaklardır. Bu dönemde yazdıkları şiirler aruz veznine bağlı ve ahenklidir. Lisenin ilk yılındaki edebiyat öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar’ın etkisi ve öğütleri bu şiirlerine yansımıştır.

Şair, 1932’de liseden mezun olur ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin felsefe bölümüne kaydını yaptırır.1933 yılında Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti başkanı seçilir.1935 yılında, mezun olmadan öğrenim hayatını bitirir Ankara’ya dönerek PTT Umum Müdürlüğü’nde işe girer. Oktay Rıfat ve Melih Cevdet ile tekrar bir araya gelirler. Bireysel olarak şiir yazdıkları gibi üçlü olarak da şiir yazmayı denerler ve 1936 yılında ilk şiirleri Varlık Dergisi’nde yayınlanır. Artık yeni bir anlayışla şiirler yazmaya başlayan bu şairlerin 1941 yılına kadar çeşitli dergilerde şiirleri yayınlanacaktır. Bu arada, 1939 yılında Melih Cevdet’in kullandığı arabanın Çubuk Barajı’ndan yuvarlanmasıyla yirmi gün komada kalırlar.

Bu yıllarını bir şiirinde şöyle anlatmıştır;

Ben Orhan Veli,
1914’te doğdum.
Bir yaşında kurbağadan korktum.
Dokuz yaşında okumaya,
On yaşında yazmaya merak sardım.
On üçte Oktay Rıfat’ı,
On altıda Melih Cevdet’i tanıdım.
On yedi yaşında bara gittim.
On sekizde rakıya başladım.
On dokuzunda sonra avarelik devrim başlar.
Yirmi yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim.
Yirmi beşte başımdan bir otomobil kazası geçti.
Çok âşık oldum.
Hiç evlenmedim.
Şimdi askerim.”

1941 yılında “Modern Türk Şiirini” derinden etkileyen bir şiir kitabı yayımlarlar. “Garip” ismini verdikleri bu kitaba önsözü Orhan Veli yazar. Bu önsöz ve şiirler bir manifesto niteliğindedir. Garip akımı geçmiş edebiyat geleneklerini yok sayan, şairaneyi küçümseyen, söz sanatlarını ve kafiyeyi kullanmayan bir şiir yaratmıştır. Gündelik konuşma dilini, sıradan insanların günlük konularını şiire sokmuş ve şiiri toplumsal amaçların dışına çıkartarak bireyselleştirmiştir. Günümüzde “Birinci Yeni” olarak da adlandırılan “Garip Akımı” , Orhan Veli’nin düşünceleri doğrultusunda 1950’ye kadar ürünlerini verir. Orhan Veli’nin ölümü ile birlikte toplumcu şiirin ve İkinci Yeni’nin etkisi başlayacak ve Garip’in etkisi giderek azalacaktır.

Orhan Veli yaşadığı süre içinde ve ölümünden sonra da çok konuşulan ve çok okunan bir şair olmuştur. Şiirinde yarattığı konu zenginliği ve samimi dil, okuyanların garip şiiri ile duygusal bir bağ kurmasını sağlamıştır. Orhan Veli’nin dizelerini parklardaki bankların üzerine kazınmış halde bulabileceğiniz gibi, kahvehane duvarlarında da görebilirsiniz. Orhan Veli’nin şiiri aşkın ve âşıkların şiiridir. Dünyanın ve insanın güzelliği, doğanın uyumu, denizin ve martıların bilinçaltımıza bıraktığı sesler, köpükler ve rakı, bu şiirin içinden akıp gider. Siz de Orhan Veli’nin şiiri ile bir garip olursunuz.

Orhan Veli’nin 36 yıllık yaşam öyküsü “bir mısranın ehemmiyetiyle” yaşanmıştır. İstanbul’da martıların koynunda uyandığı sabahlarda ve ya Ankara’da Üç Nal Lokantası’ndan çıkıp ‘alçalıp yükselen bir denize’ kavuştuğu gecelerde hep o mısralara sarılmıştır. Hayatı bir gariptir. Ankara’da düştüğü çukuru yıllarca çalıştığı PTT açmıştır. Defnedildiği Aşiyan Mezarlığı’nda lise öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar da yatmaktadır. Abidin Dino’nun tasarladığı pembe mezarının üzerinde ‘Orhan Veli 1914–1950’ yazar. Yıllarca uzak durduğu, şiirden söküp atmaya çalıştığı kafiye onu mezar taşında yakalamıştır.  Öldüğü zaman ceketinin cebinden çıkan diş fırçasına sarılı kâğıda yazmıştır son mısralarını. “Aşk resmigeçidi” adlı şiiridir bu ve şairin tüm aşklarına vedası olarak tanımlanabilir. Paltosunu satarak yayınlamaya çalıştığı “yaprak dergisi” ölümünden sonra “son yaprak” olarak bir defa çıkartılır ve son şiiri bu dergide yayımlanacaktır.

14 Kasım’da Aşiyan’a gidin. Mezarının başında şiirler okuyan lise öğrencileri göreceksiniz. Pembe mezarına yaklaşın ve ‘rakı şişesinde balık olmak isteyen’ bu şaire bir şiir de siz okuyun. Rumelihisarı’nı kuşatan bulutların arasından süzülen yağmur taneleri Aşiyan’ın sonsuz güzelliğine karışacaktır. Tevfik Fikret’in, Tezer Özlü’nün, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Attila İlhan’ın ve Orhan Veli’nin uyuduğu bu şiir cennetinde kısa süreli de olsa misafir olmak size iyi gelecektir.

“Ağlasam sesimi duyar mısınız, 

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Gözyaşlarıma, ellerinizle? 

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce. 

Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum.”

                                                                Orhan Veli Kanık

 Uğur Okman – edebiyathaber.net (13 Kasım 2013)       

Paylaş:

Yorum yapın